“Siyah çadır yandırılsa..”
Bu örneği eskiye dönüşün hiçbir zaman gerçekleşmeyeceği şeklinde okumak da mümkün. Gelen zaman ne getirdiyse, onun şartlarıyla kendimizi yeniden güncellemeliyiz. Bundan 20 sene önce olan teknolojinin çok ötesindeyiz. Bizim şartlarımız ile evlâtlarımızın şartları birbirine uymuyor. Hatta torunlar ile ara tamamen açılmış durumda. O kadar ki esprilerini bile anlayamıyoruz. Peki, o hâlde Risale-i Nurları gelecek nesillere nasıl aktaracağız?
Çocukların elinden tablet telefon düşmüyor. Haliyle ebeveynler olarak sürekli kızıyoruz. “Elinizden düşmüyor şunlar, bir bırakın artık” diye.. Hâlbuki eski hâl muhal işte. Siyah çadır yanmış, geçmişte kalmış, zihnimizde yaşıyor. Telefonun olmadığı zamanlarda değiliz. Ne biz Risaleleri öğrendiğimiz usulle yeni nesillere uygulayabiliriz, ne de eski usul, onlar üzerinde kalıcı bir tesir bırakır. Ya bizim zorumuzla yapıyormuş gibi görünürler -ki bu da onların münafıklık karakterine bürünmesine sebep olur-, ya da dine ve değerlerimize isyan ederek zıt bir........
© Yeni Asya
