Tom Barrack, Özel Temsilci, SDG
Bu ifadeler sıradan bir insana değil ABD büyükelçisine ait. Kendisi de, “Lübnanlı Katolik göçmen” bir ailenin torunu (Wikipedi). Kendi kökeninden olanlara bu seslenişi kabul edilebilir bir durum değil, üzerinde durulması gerekenin ise Ortadoğu da yaşayanların tümüne mi bu sözler sarf edildi. Kabul edilebilir diplomatik bir üslup olmadığı kesin, bu çıkış ABD’nin mi yoksa kendi görüşü mü zamanla öğreneceğiz.
Tavırları ABD’nin Ankara büyükelçisinden ziyade, Ortadoğu ülkelerinin büyükelçisi tarzında. Bir bakıyorsunuz Şam’da, bir bakıyorsunuz Tahran’da, Lübnan’da, bu şekilde süreçleri yönetiyor.
Türkiye’nin yıllardır uluslararası platformlarda ortaya koyduğu tez, “PKK terör örgütüdür. SDG/YPG/PYD ise PKK’nın uzantılarıdır.” Bugüne kadar sınır ötesi harekatlarımız bu teze dayanılarak yapılıyordu. Teröre çok şehit vermiş bir millet olarak, topraklarımızda terör istemiyor ve tüm topraklarımızda barış ve huzur gelsin istiyoruz. Bu düşüncelerle Terörsüz Türkiye için adımlar atılırken, “Su uyur düşman uyumaz” atasözü karşımıza çıkıyor. “Terörsüz Türkiye” planları yapılırken PKK’nın uzantılarının da eş zamanlı olarak silah bırakması ve bulundukları topraklardaki devletin bir parçası olarak erimesinin gerekli olduğudur. Özellikle Suriye’deki SDG’nin silâh bırakmaması ve El Şara hükümetine karşı hâlâ ayrılıkçı bir yapı içinde ayak diremesi önemli.
Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunarak eş zamanlı olarak Türkiye’de PKK’nın Suriye’de SDG’nin silah bırakması bekleniyordu. SDG silah bırakmadığı gibi ayrılıkçı yapısını devam ettirmesi farklı planların peşinde olduklarını gösteriyor.
Tüm........
© Yeni Asya
