Bilgin Abi’nin günlük defterinden (25)
Türkülerle aran nasıl, Selim Ali? Yok, yok; türkü malûmatına dalma niyetim pek yok şimdilik de ilerde belki. Ne diyecektim; türküler her milletin ölümü ve düğünüdür; bunu da bilmeni isterim. Bazı türküleri dinlerken de kaybolup giderim. Zor da gelirim oralardan. “Düğün” dediğime pek bakma; acılar yoğurmuş şu bizim topraklarımızı. Bunları derken bile içim doluktu; iyi mi! Haa, -bu arada- türküler en saf şiirler, diyor, Bilgin Abi. Oturup bir gün Bilgin Abi’den “türkünün türküsünü” dinleyelim. Bedri Rahmi’yi demeden gitme diyor bana da.
Sohbette insibağ/boyalaşma var, derler Selim Ali. Gökyüzünden konuşurken uçarı bulutlar sırnaşıp gelir. Kuşlarsız olmaz. Gecesine yıldızlar takılır. Ay, karanlıktan korkmayalım diye dedelik yapar. Derken güneş doğar.
“Gökyüzü” deyip geçemedik bak. Ben de Neşet Ertaş’tan bir hayat fotoğrafı sergileyip geçip gidecektim başka yerlere derken “başka” yerlere geldik. Konuşmak böyle, yazmak da beste yapmak da resim de…
Kelimeler bir fırtına gibi alıp götürür kalemi. Besteler dalgalı denizde bir gemi olur yol alır. Tuvale fırça darbelerinden gönlümüzün renkleri sızar.
İşte böyle böyle hayatın haritası çıkacak ortaya.
Unutmadan o zaman Bilgi Abi’nin dediği mısralardan birkaçını diyeyim türkü........
© Yeni Asya
