Kısır döngü
Bu açıklama, Türkiye’de köklü bir zihniyet biçiminin devam ettiğini, Batı-merkezli ilerleme anlatısının hâlâ ana referans olarak kabul edildiğini bir kez daha gösteriyor.
Ancak bu anlatının ardında yatan temel varsayımlar sorgulanmaya muhtaç. Çünkü Avrupa’nın “özgürlükle zenginleştiği” anlatısı, çoğu zaman sömürgecilik tarihini, Osmanlı’nın özgün siyasal ve toplumsal değişimini/dönüşümünü ve Batı dışı toplumların modernleşme biçimlerini göz ardı eden bir çerçeveden besleniyor. Oysa Avrupa’nın ekonomik yükselişi, sadece anayasacılık ve hak arayışı üzerinden değil, aynı zamanda sömürgeler üzerinden kurulan yağma düzeniyle sağlandı. Demokrasi, içeride gelişirken; dışarıda, Asya ve Afrika halklarına sistematik baskı ve soykırım uygulandı. Bu çelişkiyi görmeden yapılan bir ilerleme anlatısı, yalnızca eksik değil, aynı zamanda ideolojik olarak sorunludur, Batı’nın olumlu kazanımlarını idrak etmeye engeldir.
“Onlar yaptı, biz geç kaldık.”
Ne zaman, kime göre, hangi referansa göre geç kaldık?
Bu tür “gecikmişlik” anlatıları, Türkiye’nin modernleşme tarihinin belirleyici söylemlerinden biri. Çoğu zaman bu tür kıyaslamalar, Osmanlı ve Türkiye’nin kendi iç dinamiklerini, tarihsel bağlamını ve epistemik özgünlüğünü yok sayar. Osmanlı’nın anayasal düşünceyle tanışması Tanzimat’a değil, 17. yüzyıla kadar dayanır (Bu........
© Yeni Asya
