menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bitmek Bilmeyen Dizi: 2. Bölüm

7 1
27.04.2025

Aslında bu soru bize ait değil. AİHM yargı metodolojisinin konuşulduğu bir konferansta, Afrika İnsan Hakları Komisyonunda görev almış, ama AİHM kararlarına yabancı bir akademisyen dostumuz, şaşkınlık içinde bu soruyu sormuştu.

Konferansın ana konuşmacısı, AİHM’in din hürriyeti konusunda diğer temel haklara kıyasla devletlere daha fazla taviz verdiğini ve çekingen davrandığını örneklerle anlatmıştı. Örnek olarak verilen kararların büyük bir çoğunluğu başörtüsü davalarından. Mahkeme, sayısı artmaya devam eden bütün bu kararlarında, devletlerin “belirsiz” ve “somut olmayan” kamu düzeni argümanlarını doğru kabul ederek başvurucuların dinî haklarını hiçe saymıştı.

AİHM, “Okullar tarafsız alanlar olmalıdır” veya “Laiklik, demokrasi için o kadar önemlidir ki, başkalarının din hürriyeti ihlâl edilebilir” gibi devlet iddialarını desteklemişti. Yıllarca, Müslümanların azınlıkta olduğu Fransa, İsviçre ve Belçika gibi ülkelerden gelen başörtüsü davalarında “tarafsızlık” kavramı, homojenlik ve tek tipçilik gerekliliği olarak yorumlandı. Hem de “çoğulculuk” ve “azınlık hakları” göz ardı edilerek.

Ancak davalar Müslüman çoğunluklu bir ülke olan Türkiye’den geldiğinde, bu sefer Mahkeme, başör- tüsünün “siyasî bir sembol” olduğunu, kadın haklarına ve eşitliğe zarar verdiğini ve Türkiye’nin “laik” üniversitelerinin bu karakterine uygun olmadığını iddia etti (laik üniversite ne anlama........

© Yeni Asya