Nur’un Avrupalı kahramanları
İslâm’ın mamur beldeleri, Sahabe-i Kiramın şerefli ayak izleri, Geylânîlerin beşiği, her şeyi kabullenen acınası halimizle bombalanmaya başlandı. Bediüzzaman Said Nursî’nin "Devletler milletler muharebesi, tabakat-ı beşer muharebesine terk-i mevki ediyor” sözünün anlam haritasını, farklı boyutlarıyla gözler önüne sererek…
Bu yazının konusu İran’a yapılan saldırılar değil; ancak dolaylı olarak dünya üzerindeki hakimiyet-i âmme davasının taraftarları ve bizim nerede durduğumuz ile ilgili. Hepimizin tarihî anlara şahitlik ettiği şekilde, İslâm âlemiyle birlikte aslında bütün insanlığı tehdit eden saldırılarla karşı karşıyayız; maddî ve manevî, silâhlı ya da fikrî. Bu noktada, geçtiğimiz hafta Köln’de düzenlenen “Sosyal Medya ve Aile” temalı Bediüzzaman’ı Anma Programı, küresel ölçekte gerçekleşen “sefahet-hidayet, istibdat-hürriyet, hak-batıl” mücadelesinin kimler arasında ve nasıl gerçekleştiğinin de müşahhas bir göstergesiydi. Bir tarafta insanlığı mimsiz medeniyetin dayandığı kuvvet, menfaat, cidal, ırkçılık ve sefahet prensipleriyle kendi menfaatleri uğruna köleleştirmek isteyenler; diğer tarafta insanlığı hak, adalet, fazilet, uhuvvet, ittihad, tesanüd ve hüda prensipleriyle azat ederek insanlığa özlediği saadeti “rızaen........
© Yeni Asya
