Bediüzzaman’ın devlet yaklaşımı (I) - Şeyh Said Hadisesi Üzerinden Bir Okuma
Takrir-i Sükun Kanunu çerçevesinde kurularak âdeta infaz kurullarına dönüştürülen İstiklâl Mahkemeleri aracılığıyla sert tedbirlerle birlikte idamlara başvurulması, bölgenin derin hafızasını travmatik bir şekilde etkilemiştir. Ayaklanma sonrası bölgede toplu sürgünlerin gerçekleştirilmesi, bugün de tartıştığımız meseleleri tetikleyen derin izler bırakmıştır.
Saltanat ve hilâfetin kaldırılması, medreselerin kapatılması, şear-i İslâmiyeyi tahrip anlamını taşıyan, inkılaplar adı altında din-dışılığa yaslanan bir dizi uygulamanın başlatılması ayaklanmanın sebepleri arasında sayılmaktadır. Kanlı bir biçimde bastırılan bu ayaklanma sonrası ayaklanmaya katılan ya da katılmayan bir çok aile de yerinden yurdundan edilerek Batı’ya sürülmüştür.
Bediüzzaman Said Nursî de isyan sürecinde yatıştırıcı bir rol oynamasına rağmen ayaklanmaya destek verdiği gerekçesi ile Van’dan alınarak Burdur’a sürgüne yollananlar arasındadır. Hakikatte, Şeyh Said Bediüzzaman’a mektup yazarak destek istemiş, Bediüzzaman da bunu şiddetle reddederek bunun kardeş kanı dökmek anlamına gelen menfî bir hareket olduğunu söylemiş ve onun da vazgeçmesini istemiştir.
Ayaklanmaya destek aramak maksadıyla Bediüzzaman’ı ikna etmek için gelenlerden biri olan Kör Hüseyin Paşa’yı da “Kardeşi kardeşe mi kırdıracaksın” diye uyaran Bediüzzaman, onu getirdiği altınlarla birlikte geri göndermiştir. Bu tarihî gerçekliğe rağmen, ayaklanma ile ilişkilendirilerek haksız bir şekilde sürgüne tâbi tutulması karşısında Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu tavır, onun hem hizmet anlayışı, hem de devlet yaklaşımı üzerine önemli ipuçları sunmaktadır. Bununla birlikte bu ipuçlarının izlerini Eski Said döneminde de görmek........
© Yeni Asya
