menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ülfet - Kapanması gereken kapılar-65

9 25
17.03.2025

Gazâlî’ye göre ülfet güzel ahlâkın, ayrışmak kötü ahlâkın neticesidir. Güzel ahlâk karşılıklı sevgiyi, kötü ahlâk nefretleşmeyi, kıskançlığı doğurur.1 Bir başka açıdan ülfet “dostluk ve arkadaşlık kurmak, cana yakın olmak veya münâsip kimselerle güzel bir şekilde görüşüp konuşmak” anlamında bir kelimedir. İnsanlar cemiyet içinde yaşadıkları için birbiriyle tanışıp görüşmeye, iyi geçinmeye mecburdurlar.”2 Bu mânâlar ülfetin insanlar arasındaki münasebetlerini ifade eder.

Zaman âhirzaman olunca…

Zaman âhirzaman olunca her şehin mâhiyeti değişebiliyor. Bu acîb asırda dehşetli bir aşılama ile ülfet ve ünsiyet hastalığının ârız olmuş olduğu görülüyor. Bu hastalık sârî bir illet gibi mâneviyatı tehdit ediyor. Ülfet de bu asırda tehlikeli bir alışkanlık ve mânevî bir hastalık olarak önümüzde duruyor. İnsanı hak ve hakîkate karşı kör, sağır ve bîgâne hâle getirebiliyor. Bediüzzaman da ülfetin alışmak, kaynaşmak ve ünsiyet etmek mânâlarının dışında kâinatta Rabbimizi bize tanıttıracak tefekkürî bakışa engel olan mânâsında da kullanmıştır. Buna binâen ülfetin müsbet mânâsından başka bir de menfî mânâsı vardır. Bunun içindir ki Bediüzzaman bu asrın mânevî bir hastalığı olarak ülfeti eserlerinde bu mânâda da kullanmıştır. Ülfet hakîkate mülâkî olmaya mâni kalın bir perdedir. Aynı zamanda ülfet, cehl-i mürekkebi (bilmediği hâlde bildiğini zannetmeyi)........

© Yeni Asya