Muvazenesiz - Kapanması gereken kapılar -67
Muvazenesiz adam, telezzüz ettiği, vasfettiği ve hikâye ettiği her şeyde muhakemesiz hareket eder, öyle mana verir. Böylece muvazenesiz olanlar, dinin parlak çok hakikatlerinin perdelenmesine sebep olurlar. Muvazenesiz insan ölçüyü kaçırmış, aşırıya gitmiş, ifrat ve tefrite düşmüştür. Bu seciyede olan insanlar hem aldanır, hem de aldatırlar. Aldatmak ise bir Müslümana yakışmaz. Bediüzzaman da “Fahrolmasın, derim: Biz ki hakikî Müslümanız; aldanırız, fakat aldatmayız. Bir hayat için yalana tenezzül etmeyiz. Zira biliyoruz ki, “İnnemel hiletü fi terkil hiyel”(En büyük hile, hileleri terk etmektir.)”1 tespitini aktarır. Muvazenesiz olan, güzel ahlâkın esasları olan ihlâs, samimiyet, fazîlet, hamiyet, fedakârlık, rıza-yı İlâhî, sevab-ı uhrevî yerine; garaz, menfaat, sahtekârlık, hodgâmlık, tasannu, riya, rüşvet, aldatmak gibi hâllere meydan verir. Hâlbuki ehl-i imanın hak olan mesleği ise, insanları aldatmak veya yanıltmaktan müstağni, münezzeh ve yücedir. İslâm, muvânesiz ve muhâkemesiz söz ve fiillerden beridir. Muvazenesiz, bilerek veya bilmeyerek İslâm’a zarar verir. Mânevî hizmetlerde bulunan fertler muvazenesiz hâl, söz ve fiillerden uzak durmalıdır. Hususan içtimaî........
© Yeni Asya
