Manevî hastalıklarımız - Kapanması gereken kapılar -75
Bu manevî hastalıklar insanın ebedî hayatını zarar verme ihtimali çok büyüktür. Hususan bu asırda maddî hastalıklardan ziyade, manevî hastalıklar olan kebâir ve günahlar insanın kalbini ifsad eder. Hem “O fitneler nefisleri kendilerine çeker, meftun eder. İnsanlar ihtiyarlarıyla, belki zevkle irtikap ederler.”1 Ayrıca “Kalb ile ruhun hastalığı nisbetinde felsefe ilimlerine meyil ve muhabbet ziyade olur. O hastalık marazı da ulûm-i akliyeye tavaggul etmek nisbetindedir. Demek manevî olan hastalıklar, insanları aklî ilimlere teşvik ve sevk eder. Ve akliyat ile iştigal eden, emraz-ı kalbiyeye müptelâ olur.”2 Anlaşılan odur ki manevî hastalıklar emraz-ı kalbiyeye(kalbî manevî hastalıklara) sebep olurlar.
İnsan bu dünyaya imtihan edilmek üzere gönderilmiştir. Vazifesi ise “Taallümle tekemmül etmektir.” Ancak insan nefis, his ve heves cihetiyle şeytanın da ilkaatı ve vesvesesi altında imtihanı kaybedebiliyor. İstikâmet olan vasat çizgiden kayarak zulme girebiliyor. Böylece günahlara müptelâ ve manevî hastalıklara giriftar oluyor. Hâlbuki “Günahlar, hayat-ı ebediyede daimî hastalıklardır; bu hayat-ı dünyeviyede dahi kalb, vicdan, ruh için manevî hastalıklardır.”3 Netice itibarıyla “İşlediğimiz herbir günah, kafamıza giren herbir şüphe, kalb ve ruhumuza yaralar açar. Bizim manevî yaralarımız, pek uzun olan hayat-ı ebediyemizi tehdit ediyor.”4 Bediüzzaman da “Bu zamanın bir hastalığı........
© Yeni Asya
