menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

‘Lambada titreyen alev’ nasıl üşüyor?

12 1
06.11.2025

‘Lambada titreyen alev’ nasıl üşüyor?

YÜCEL KAYA

Gaz lambası görmemiş bir nesile, merhum yazarımız Abdurrahim Karakoç’un “Lambada titreyen alev üşüyor” sözünü anlatamazsın!

Anlatmak istesen, önce o loş ışığı, camın ardında titreyen narin alevi, fitilinden yayılan sıcaklığı tarif etmelisin.

Çünkü o alev, yalnızca bir lambanın ışığı değildir; üşüyen bir devrin, titreyen bir imanın sembolüdür aynı zamanda.

O yüzden anlatmak istiyorsan, önce lambayı yakmalı, o alevin nasıl üşüdüğünü göstermelisin millete.

***

Meşhur “Aldırma Gönül” şiirini bilmeyen yoktur. CHP’nin her mitinginde diline doladığı, şarkısını marş gibi söylediği o şiir…

“Başın öne eğilmesin

Aldırma gönül aldırma

Ağladığın duyulmasın

Aldırma gönül aldırma”

Dizelerini barındırır.

Sebahattin Ali, bu şiiri 1933 yılında Sinop Cezaevi’nde yazmıştır.

CHP’liler bu şiiri marş yapıp her mitingde haykırır.

Ama kimse sormaz, ‘Sabahattin Ali neden o cezaevine girmiştir’ diye?

Niçin “Aldırma gönül” demek zorunda kalmıştır? Diye.

Tarihin tozlu raflarından bir gerçeği çekip ortaya koymanın tam zamanıdır şimdi.

Çünkü tıpkı Erdoğan gibi, Sebahattin Ali de bir şiir okuduğu için hapse atılmıştır!

***

Odaların gaz lambaları ile aydınlatıldığı zamanlardı.

Cumhuriyet’in ilk yıllarıydı.

Osmanlı’nın külleri arasından doğduğu söylenen yeni bir rejim iktidardaydı.

Hanedan sürülmüş, İstiklal Mahkemeleriyle halk hizaya çekilmiş, minarelerden ezan değil inkılap nutukları yükselmişti.

İşte o yıllarda bir alev yanıyordu Anadolu’da; titrek ama inatçı.

Sebahattin Ali’nin kaleminde, Abdurrahim Karakoç’un yüreğinde, isimsiz nice insanın duasında yanıyordu o........

© Yeni Akit