“Onlar bilmiyorlar; bilselerdi yapmazlardı, keşke bilselerdi”(1)
“Onlar bilmiyorlar; bilselerdi yapmazlardı, keşke bilselerdi”(1)
NUSRET REŞBER
İnsanlığın, Yaratıcısı ve Yaşatıcısıyla bağı kalmamış; Allah hariç her şeye (nesneye-puta) tapılıyor, medet umuluyor, kutsanıyor ve adaklar sunuluyor…
Cana kıymak, kan davası gütmek kahramanlık sayılıyor; Zayıf kimsesizler, zorla esir/köle alınıyor, eşya muamelesi görüyor…
Yetim ve öksüzler sahiplenilmiyor, hakları gasbediliyor; yakın akraba bağları hiçe sayılıyor, gözetilmiyor; komşulara kötü davranılıyor…
İffetlilere iftirada bulunuluyor; Kadınlara mal kadar değer verilmiyor; kız evlatlar, ar namus adına toprağa veriliyordu.
Sadece güçlüler söz sahibi ve hâkimdi.
İşlenen fısk-ı fücurla dünya zifiri karanlığa bürünmüş, güneş aydınlatmada yetersiz kalıyordu.
Mumla aranacak kadar az sayıda kalan “Tek Yaratıcıya inanan ve ibadette bulunan Erdemliler” ufuktan bir ışık beklemekteyken; Allah Teâlâ, lütfu keremiyle insanlığa rahmetini gösterdi; bir NUR’un doğumu gerçekleşti.
O Nur, Rahmeti İlâhî Nazargâhında büyüdü, olgunlaştı ve beklenen “Âlemlere rahmet olmaya” hazırdı.
İnsanlığın beklediği “Hidayet Işığı Hz. Muhammed (s.a.s.)” ilk peygamberlik emirlerini alamaya başladı:
“Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı alak’tan yarattı...” (Alak 96/1-5)
Korkuyla “beni örtün” dedi, yeni emirlere muhatap oldu:
“Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve insanları uyar! Sadece rabbinin büyüklüğünü dile getir... Rabbinin yolunda sabret!”(Müdessir 75/1-7)
Derken daha yeni emirler geldi:
“Ve en yakınları(ndan başlayarak erişebildiğin herkesi) uyar” (Şu’arâ 26/214)
Son peygamber Hz Muhammed (s.a.s.), toplumunun bildiği ve çok önem verdiği bir taktikle bir sabah Mekke’nin yanı başındaki Safa........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d