menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sulh-u salâh ister isen, cenge hazır olmalısın

35 1
29.08.2025

Sulh-u salâh ister isen, cenge hazır olmalısın

MURAT ALAN

Milli İstihbarat Akademisi’nin İsrail-İran savaşına ilişkin raporunu okudum. Akademi Başkanı Prof. Dr. Talha Köse’nin imzasının bulunduğu raporda, 12 günlük savaşın seyri ve Türkiye açısından çıkarılması gereken dersleri özetlemiş. Bu çalışmanın medyada yeteri kadar irdelenmediği ortada, askeri ve sivil bürokrasinin yeterli ölçüde değerlendirdiğine eminim.

Mesela Boğaziçi’nde dikilen tayfa, kafa yoruyor mudur bu işlere? Rektörü devirme operasyonu daha mı keyifli bilemedim? Gerçi hepsi ya uluslararası siyasete yön verecek gençliği yetiştirmeye aday ya da yüksek bilgisayar bilmem necisi, tam da onların kulvarı birazdan yazacaklarım..

Neyse biz yine akademinin raporuna odaklanıp, çalışmadan istifade edip bazı çıkarımlarda bulunalım..

İran ile İsrail arasında yalnızca on iki gün süren ama bölgesel dengeleri kökten sarsan savaş, aslında geleceğin muharebe konseptine dair çok çarpıcı dersler sundu.

Bu kısa süreli çatışmada İsrail’in hava gücünün ezici üstünlüğü, elektronik harp ve siber saldırılarla birlikte sahaya yansıdı; İran ise hipersonik füzeleri ve kamikaze dronlarıyla beklenmedik hamleler yaptı. Fakat savaşın sonucu, yalnızca askeri kapasitelerin değil, kamuoyu baskısının, sivil savunmanın, ekonomik dayanıklılığın ve psikolojik üstünlüğün de belirleyici olduğunu bir kez daha kanıtladı.

İsrail Hava Kuvvetleri yaklaşık 340 muharip uçak, gelişmiş elektronik harp sistemleri ve onlarca farklı mühimmat çeşidiyle sahaya çıktı. F-16I Sufa, F-15I Ra’am ve F-35I Adir platformları, yalnızca taarruz değil, aynı zamanda elektronik karıştırma ve istihbarat toplama görevlerinde de kullanıldı. Uçaklar JDAM güdüm kitlerinden SPICE mühimmatlarına, Popeye ve Delilah seyir füzelerinden GBU-39 SDB’lere kadar geniş bir mühimmat yelpazesiyle donatılmıştı. Bu çeşitlilik İsrail’e hem stratejik derin hedefleri hem de şehir içinde yer alan dinamik hedefleri aynı anda vurabilme imkânı sağladı. Savaşın on iki günü boyunca İsrail’in gökyüzünde kurduğu mutlak hâkimiyet, İran’ın hava savunmasının ilk günlerde çöktürülmesiyle daha da pekişti.

Ancak İran beklenmedik bir şekilde hipersonik füzelerini devreye sokarak, İsrail açısından öngörülmeyen bir meydan okuma oluşturdu. Bu füzeler, Demir Kubbe ve Davud’un Sapanı gibi katmanlı sistemleri delip geçerek, Tel Aviv ve Hayfa gibi kentlerde algısal olarak büyük bir yıkıma sebep oldu. Aslında İsrail’in yaygın erken uyarı sistemleri ve sığınakları sayesinde can kaybı sınırlıydı, fakat televizyonlara ve sosyal medyaya yansıyan görüntüler, panik içinde kaçan insanlar, vurulmuş apartmanlar, yanmış araçlar İsrail kamuoyunda büyük bir korku dalgasına yol açtı. Askeri bakımdan uzun süre sürdürülebilir olmasa da, bu yıkımın psikolojik ve siyasi etkisi büyüktü. Terör devleti İsrail’i savaşın on ikinci gününde ateşkese razı etti. Yani askeri üstünlüğe rağmen İsrail kamuoyundaki kırılganlık, stratejik dengeyi kökten değiştirdi.

Türkiye........

© Yeni Akit