Ey insan! Ala küllü hal öleceksin!
Ey insan! Ala küllü hal öleceksin!
İdris Günaydın
Kim derdi Kartalkaya’dakilerin yanarak veya atlayarak öleceğini? Kim derdi Bolu’da bir otelde öleceğini? Kim derdi yanarak, çocuklarına eşine sahip çıkamadan öleceğini? Aah ölüm. Bizi nerede yakalayacaksın? Ne diyerek kandıracaksın? Nasıl ikna edeceksin?
Kimi insanlar yangında, kimileri suda, kimileri uçakta, kimileri vahşi saldırılarda, kimileri yuvarlanarak, kimileri bir kurşun sekmesinde … Hasılı; her insan her türlü hal üzere ölecektir. Anne ile babanın zigotlarının birleştiğinde, bir cenin oluştuğunda bize sorulmadı. Öleceğimiz yere tıpış tıpış, kendi ayaklarımızla, coşarak- eğlenerek giderken sonucun ölümle biteceği bize sorulmadı. Ölürken, can verirken rızalığımız var mı yok mu bize sorulmadı. Bizim için bir el tüm bunlara karar veriyor, yapıyor ve biz çaresiziz.
Ne var ki; hâlâ bazı insanlar inkar ediyorlar. Neyi inkar ediyorsunuz? Nasıl inkar ediyorsunuz?
Güya, kendi akıllarınca, dünyaya gelişlerinin kendiliğinden olduğunu, hiçbir gücün bunda etken olmadığını iddia ediyorlar.
Peki kendi ayaklarınla öleceğin yere niçin gittin öyleyse? Öleceğini niçin önceden kestiremedin o engin bilginle? Öleceğine niçin itiraz etmedin? Niçin kendiliğinden olan bu olayı kendi lehine çevirmedin? Kartalkaya’ya ölmeye mi gitmiştin? Ölmeye giderken niçin kayak götürüyorsun?
(Kartalkaya demem sözün gelişi. Başka yer de olur!)
Hayır, olamaz. Bu izah kişiyi kurtarmadığı gibi akılları da tatmin etmez.
Ölüm sonrası ne oluyor?
Çürüyoruz en kestirme cevapla. Bir iskelet kalıyoruz. İskeletimiz de çürüyor.
Peki dünyada bir gün çürümek için mi yaşıyoruz? Dürüst olmamız sadece çürümek için mi? Dürüst yaşamayanlar da çürüyor.
Sebep ne?
Ruhumuz diri. Ne varsa onda.
Bir kütüphane düşünelim.........
© Yeni Akit
