Ürdün Kralı Abdullah’ın 20 Temmuz 1951’de Kudüs’te öldürülmesi, Filistin’de istikrar
Ürdün Kralı Abdullah’ın 20 Temmuz 1951’de Kudüs’te öldürülmesi, Filistin’de istikrar
HALİT KANAK
17 Aralık 1908’de Sûltân II. Abdülhamid’in 23 yaşındaki oğlu Burhaneddin Efendi ile gelerek bizzat açtığı Osmanlı parlamentosunun yenilenen seçimlerinde Mekke Mebusu olarak Meclis-i Mebûsân’da görev alanlardan bir tanesi de 1908-1916 yılları arasında Osmanlı Devletinin Mekke Emirliğini yapan Şerif Hüseyin’in oğlu Abdullah’tı.(Diğer oğlu Faysal da Cidde Mebusu idi.)
Babası Şerif Hüseyin 1852 yılında İstanbul’da doğmuş, 1908 Kasım’ında Sûltân II. Abdülhamid tarafından Mekke Emiri olarak atanmış, isyan ettiği 1916’ya kadar bu görevde kalmış, Abdullah ise çocukluğu İstanbul’da geçmiş, tahsilini burada tamamlamış, İstinye Konağında evlenmişti.
Şerif Hüseyin 1. Dünya Savaşını fırsat bilerek 1916’da ayaklanma başlattı. Bunu da kademeli yapmıştı. Önce İstanbul’da Mecliste mebus’luk yapan oğlu Abdullah ve Faysal’ı yanına çağırdı. Ocak 1914’te Hicaz vali ve kumandanlığına tayin edilen Vehib Paşa Temmuz 1914’te Osmanlı Devleti’ni yıkmayı hedeflediği gerekçesiyle emîrin azledilmesini ve yerine Şerîf Ali’nin tayinini istedi. Hatta Şerîf Hüseyin’in İstanbul’da bulunan ve mebus olan oğullarının İstanbul’dan ayrılmalarına izin verilmemesini bildirdi.
Bunun üzerine 1. Dünya Savaşı başında kendisinden güven tazelemesi istenen Şerîf Hüseyin, resmî ifadelerinde Osmanlı Devleti’ne sadık kalacağını, kendisine düşen görevleri kayıtsız şartsız yerine getireceğini söyledi. Ancak bu sırada Hindistan, Avustralya, Yeni Zelanda’dan gelecek kuvvetlerin Çanakkale Boğazına yüklenmelerini engellemek için haklı olarak Süveyş Kanalını tutmak isteyen Enver Paşa Cemal Paşa’yı görevlendirince Hicaz’da bulunan birliklerin büyük çoğunluğu Vehip Paşa ile birlikte Süveyş’e kaydırıldı ve Şerif Hüseyin’i yakın takibe alan Vehib Paşa da bölgeden ayrıldı.
Meydanı boş bulan Şerif Hüseyin derhal İstanbul’daki mebus olan çocuklarını yanına çağırdı. Abdullah Mekke’ye giderken babasının talimatı üzerine Mısır’da İngiliz işgâl kuvvetleriyle buluştu. Bu buluşma işbirliğine dönüşünce Abdullah sık sık Mısır’a gidip gelmeye, babasının mektuplarını taşımaya başladı.
Faysal’da boş durmadı. Babasının talimatıyla Şam’da Cemal Paşa’yı ziyaret edip desteğini tekrarladı. Aslında Faysal Suriye’ye babasının talimatıyla Arap aşiretlerinin liderleriyle desteklerini almak için görüşmeye gitmişti. Görüşmelerini tamamlayınca usûlen Cemal Paşa’ya uğramış yarım ağız desteklerini bildirmişti. Ancak takıyye yaptığı sonradan anlaşılınca Cemal Paşa, Faysal’a destek sözü veren aşiret liderlerini Halep ve Şam’da derhal astırmış, bu da Cemal Paşa için bir sürü iftiralar atılmasına sebep olmuştu.
Bu durum karşısında Şerîf Hüseyin hem pür telaş Hilâfete desteğini yenilemiş, hem de diğer oğlu Abdullah vasıtasıyla İngilizler’le 1916 Ocak’ına kadar sürecek ve tarihe McMahon-Şerîf Hüseyin mektupları adıyla geçen gizli görüşmelere devam etmişti.
İngilizler, önceleri stratejik anlamda pek önemli görmedikleri Şerîf Hüseyin isyanına, Cemal Paşa’nın büyük gayretlerle yaptığı Süveyş Kanalı harekâtları başarılı olamayınca kollarını sallayarak gittikleri Çanakkale savaşlarında hezimeti yaşadıktan sonra ağırlık verdiler.
Çanakkale’de İngilizleri Fransızlar dâhil bütün yandaşlarıyla püskürten Enver Paşa, fokur fokur kaynayan Arap Yarımadasındaki kıpırdamaları denetim altına almak ve zaferi en büyük komutana Aleyhisselâtü vesellem Efendimize müjdelemek için cennet mekân Sûltân Abdülhamid Hân tarafından 1 Eylül 1908 tarihinde hizmete açılan Şam-Medine tren yolunu kullanarak, maiyetinde; 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa, 4. Ordu Kurmay Başkanı Ali Fuat (Erden) Paşa, 4. Ordu Komutan vekili Fahreddin Paşa, Mevlevi Alayı Komutanı Veled Çelebi (İzbudak), Şam, Halep, Beyrut müftüleri, Şam nâkibüleşrâfı olduğu halde Medine-i Münevvereye geldiğinde adeta yer........
© Yeni Akit
