menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Şâh İsmâil’in oğlu Tahmasb’ın Kânûni’nin rakibi olarak ortaya çıkması ve faaliyetleri (22 Şubat 1514)

24 6
saturday

Şâh İsmâil’in oğlu Tahmasb’ın Kânûni’nin rakibi olarak ortaya çıkması ve faaliyetleri (22 Şubat 1514)

HALİT KANAK

Papa’nın vekili Kardinal Polo, Kânûni Sûltân Süleyman’ın Avrupa’daki tek rakibi ve en güçlüsü İspanya kralı ve Alman İmparatoru Charles-Quint’e; “Eğer Tanrı, Büyük Türk Süleyman’a İran Şâhı Tahmasb gibi bir düşman vermeseydi Avrupa ve Hristiyanlık çoktan mahvolmuştu” dediği Şâh Tahmasb, 22 Şubat 1514 tarihinde İsfahan-Şahâbad’ta dünyaya gelmiş, 23 Mayıs 1524’te babası Şâh İsmâil’in ölümü üzerine de 10 yaşını 2 ay, 29 gün geçe tahta çıkarak Şâh ilân edilmiş, 52 yıl sürecek hükümdarlık dönemi başlamıştı.

Büyük Alman tarihçisi Leopold von Ranke’ye göre; Kânûni dönemi, Avrupa’nın en dar sahalara itildiği, en dar sahada yaşamaya mahkûm edildiği, Avrupa’da yaşayanların çok büyük tehlike geçirdiği tarihi dönemdir. Yine Ranke’ye göre Avrupa’yı kurtaran İran Şâhı Tahmasb olmuştur.

Kânûni, 23 Nisan 1526’da Mohaç Seferine çıkmadan önce Hazreti Eyyüp El-Ensâri, Şeyh Vefâ Hazretleri, babası Yavuz ve Dedesi 2. Bâyezid Hân’ın türbelerini ziyaret ederken, Şâh adına gelen İran elçileri de İttifak müzakereleri için İmparator Charles Quint’i ziyâret ediyorlardı. Kânûni bunu bir kenara yazdı. Bu arada İran’ın Avrupa’da yaptığı ittifak çalışmaları kısa zamanda İran’ın her tarafında duyulunca buna tepkiler gelmekte gecikmedi.

Öncelikle İranlı Şii’lerin baskıyla Şii görünmeye mecbur olan Sünni İranlılar ileri gelenleri eliyle Kânûni’ye haber göndererek İran’ın zaptedilmesi konusunda kendisinden yardım istemişlerdi. Kânûni de zâten babası Yavuz’un yarım kalan işini bitirmek niyetinde idi. Belgrad ve Rodos’un fetihlerinden sonra buna niyet etmişti. Ancak beklenmedik gelişmeler onu 1526’da Macaristan’a yönlendirmiş, dünya harp tarihinin en kısa sürede, en kesin netice alınan muharebesi diye bahsedilen Mohaç’ta destan yazmıştı.

Hatta; Safevîlerin Bağdat Beylerbeyi Zülfekar Hân’ın 29 Mayıs 1528’de, idâresi altındaki Irak’ın Osmanlı Hükümdârına ait olduğunu ilân ederek Bağdat’ın anahtarlarını İstanbul’a göndermesi bile Kânûni’yi çok istediği doğu seferine çıkartamamıştı. Ancak Şâh Tahmasb Kânûni’nin Viyana kuşatmasına gittiğini fırsata çevirerek 10 Haziran 1529’da büyük bir orduyla gelerek Bağdat’ı yeniden ele geçirdi.

Kânûni ise Avrupa’ya yaptığı baskıya devam ediyor, diğer taraftan da İran’ın Bağdat’a yaptığı harekâtı da yine bir yerlere yazıyordu. Nihayet diz çöktürdüğü Avrupa’da karşısına çıkacak bir ordu kalmayınca doğuya yönelebildi. 1534’ün yazında yola koyuldu. 20 Ağustos’ta Erzincan’a, 5 Eylül’de Erzurum’a geldi.

Ancak Erzurum’da tâbiri câizse in cin top oynuyordu. Geçmişte büyük bir medeniyet ve ticaret merkezi olmuş, önemli Türk merkezlerinden Erzurum’da 1502 yılından beri kimse yaşamıyordu. Bu tarihte Şâh İsmâil tarafından halkın tamamı kılıçtan geçirilip tahrip edilince şehirde kimse kalmamıştı.

Kânûni, harabeye dönmüş şehri hüzünlü gözlerle bir müddet seyretti sonra ağızından şu emirler döküldü: “Tez bu şehrimiz imâr edile, mâmûr hâle getirile...” Ardından bu iş için 1529’dan beri Erzincan’da görev yapan babası Yavuz’un dayısının oğlu Dulkadiroğlu Mehmed Paşa’yı bu iş için görevlendirdi. Erzurum’a ilk Beylerbeyi atanan Mehmed Paşa hızla şehrin imârını başlattı. Kendisi de imâr çalışmaları bitene kadar Bayburt’ta kaldı.

(Kânûni daha sonra bu emirle kalmayacak, Irak seferinden dönerken, Tebriz’de bütün........

© Yeni Akit