Avrupa’nın adam yerine konulduğu anlaşma Karlofça (26 Ocak 1699)
Avrupa’nın adam yerine konulduğu anlaşma Karlofça (26 Ocak 1699)
Halit Kanak
Her şey 11 Eylül 1697’deki Zenta Bozgunu ile başladı. Küçük Cafer Paşa’nın ihâneti bu bozguna sebep olmuştu. Zenta Bozgunu da beraberinde Karlofça Anlaşmasına giden yolu hazırladı.
Halbuki; dedesi Kânunî Sultân Süleyman'ın başarı hikayeleri ile büyüyen Sûltân II. Mustafa Hân, 6 Şubat 1695’te çıktığı tahtın hakkını vermek için vezirlerin itirazına rağmen seferlere bizzat çıkmış ve daha o yaz ordunun başında seferde iken Buldur'la Lugoş arasında Alman ordusunu 22 Eylül 1695 yılında fena şekilde bozarak "Gâzi" unvânı almıştı.
Bir yıl sonrada, Sobiesky'nin yerine Lehistan Kralı olan Saksonya Elektörü meşhur Nalkıran Friedrich-August'un 100 bin kişilik ordusunu 27 Ağustos'ta perişan etmişti. Macaristan’ı yeniden fethetmek için çıktığı bu son seferde Macar Ovasına kadar 9 ırmağı geçmiş sonuncu ırmak Tisa’yı geçerken Küçük Cafer Paşa’nın ihânetiyle Zenta’da baskına uğramıştı.
11 Eylül 1697 Zenta Bozgunundan sonra bütün cephelerde başlayan sükûnet devam ediyordu. Almanlar, Venedikliler, Lehliler ve Ruslar ile onların küçük ortakları Papalık, Malta, Floransa, İspanya gibi devletler 1683’ten beri devam eden Osmanlı-Kutsal İttifak savaşları sonucunda bizden az-çok bir kazanç elde etmişlerdi. Fakat harekete geçme kâbiliyetlerini yitirmişlerdi.
Bunun için sulhtan başka çıkar yolları yoktu. Bunun için 1698 yılı sulh konuşmakla geçti. İstanbul’a heyetlerin biri gelip biri gidiyordu. Türkiye’nin sulh yapmasını en çok isteyen İngiltere Kralı ve aynı zamanda Hollanda hükümdarı olan III. William’dı. İspanya meselesi yüzünden Fransa ile kapışmak üzere olan Almanya’yı iki ateş arasında kalmasın diye Türkler’in hışmından korumak istiyordu.
Bunun için Lord Paget ve Collyer’i Türkiye’yi sulha iknâ etmesi için görevlendirdi. Bu ikili Divân’ı sulha temâyül ettirmek için kırk takla atarken, diğer taraftan Fransa Kralı XIV. Louis Sûltân II. Mustafa’ya, Ren Cephesinden Almanya’ya 1698 yazında saldırmaya hazır olduğunu, kendisinin de Tuna üzerinden taarruza geçerse Macaristan’ı yeniden Türk Topraklarına katabileceğini bildiriyordu.
Bu konu üzerinde biraz durulduysa da, Divân bugüne kadar kaypak bir tutum sergileyen XIV. Louis’e güvenilmeyeceğini biliyordu. Üstelik Almanya savaşıyla uğraşırken Rusya’nın saldıracağı da kesindi. Birde, İngiliz elçiler sulha râzı olmaları durumunda Türkiye lehine çalışacaklarını söylemişlerdi. İngiltere’nin teklifine sıcak bakıldı. Sulh anlaşması için masaya oturulabilinirdi.
Bu arada Alman İmparatoru, İngiltere Kralı III. William’ın arabuluculuk teklifini kabûl ettiğini 24 Nisan 1698’de Viyana’da ilân etti. Almanya Türkiye savaşından medet umarak toprak koparmaya çalışan Rus Çarı Petro ise Almanya’nın sulha yanaşmaması için bizzat Viyana’ya gitti, ancak Alman İmparatorunu iknâ edemedi. Bunun üzerine Çar Petro İmparatordan sulh masasında kendileri için Kerç Kalesini Türk’lerden almasını istedi.
Azak Denizi’nin Karadeniz’e açılan boğazın kıyısında bulunan Kerç Kalesi Kırım Topraklarının bir parçası idi ve Türklerin Kerç Kalesinden vazgeçmeyeceğini, Kerç giderse Kırım’ın tehlikeye gireceğini bilen İmparatorun Çar’a cevabı; Türklerin bunu kabûl edeceğini sanmadığını, bunun için de savaşı devam ettirmeyeceğini çünkü sulh istediğini bildirmek oldu.
Çar çok kızmıştı… Alman İmparatoruna; sulh sulh deyip duruyorsun da senden başka sulhu kimse istemiyor demesi üzerine İmparatorun cevabı, Öncelikle biz istiyoruz, bizden başka “İngiltere, Hollanda, İspanya kısaca bütün hristiyanlık istiyor” şeklinde olunca Çar hiddetlenerek; “İngiltere, Hollanda yalnızca menfaatlerini düşünen aşağılık milletler” dedi. Alman Şansölyesi Kont von Kinski araya girerek bu tartışmayı bitirmek için Çar’ın isteklerini yumuşatmaya çalıştı.
Venedik Cephesinde ise durum farklı değildi. Eline geçirdiği Mora, Dalmaçya, Attika ve Aya Mavri’yi muhafaza etmek için Venedik’in sulha şiddetle ihtiyacı vardı ve bu durumu dillendirmeye başlamıştı. Bu ortamda Divân, Sûltân II. Mustafa’nın da onayını alarak sulh yapmaya hazır olduğunu duyurdu. Böylece sulh masasına oturacak devletler de yavaş yavaş belirlenmeye başlamıştı.
Ancak Türkiye; Almanya, Venedik, Lehistan ve Rusya ile masaya oturabileceğini Papalık, Malta ve İspanya ile sürekli savaş halinde olduğu için onları sulh masasına istemediğini bildirdi. Papa giderayak her seferinde mağlup olan Lehistan’ı sulh masasında himaye etmesi için Alman İmparatorundan ricacı oldu.
Almanya ise müttefiklerine Türklerden alınan yerlerin Alman toprağı olduğunu kabûl ettirmekten daha büyük bir kazanç olamayacağını, müttefiklerin........
© Yeni Akit
![](https://cgsyufnvda.cloudimg.io/https://qoshe.com/img/icon/go.png)