Meğerse mumdan heykel insanların arkasından koşmuşuz…
Meğerse mumdan heykel insanların arkasından koşmuşuz…
ALİ SANDIKÇIOĞLU
AÇIKLAMA:
Bu yazımda bir şahıs veya zümre kast edilmemiştir.
Yazıyı bir kalıp gibi düşünün. Kimler bu kalıba uyuyor ise onlar hedef alınmaktadır.
Yıllarca arkalarına takılarak gittiğimiz, esasında kendilerini çok büyük, maddeten ve manen tekamül etmiş insanlar olarak kabul ettiğimiz, kendilerine ağabey, amir, büyük, başkan “idareci”, “Bölge idarecisi” “teşkilat başkanı,” “Cemaat lideri”, “hoca efendi”, “Şeyh hazretleri”, “şeyhin vekili” diyerek karşılarında el pençe durduğumuz, her söylediklerine “itaat edilmelidir” diyerek baş üstüne dediğimiz nice insanların gel zaman sonra meğerse mumdan yapılmış heykeller gibi hareketsiz, korkak, haksızlık ve yanlışlara karşı çıkamayan, tepki koymaktan çekinen, bile bile yanlışa kendi çıkarını düşündüğü için ses çıkarmayan, evet diyen, Hasanları bırakıp Hanslarla dost olmayı yeğleyen insanlar olduklarını çok geç de olsa sezdik ve öğrendik ne yazık ki geç de olsa tanıdık, anladık. Ancak nice insanların hem maddiyatlarını hem de enerjilerini sömürdüler. Söndürdüler.
Hepsi bizleri avam tabiri ile kendi çıkarları için itaat, itaat, hizmet, hizmet, teveccüh diyerek soru soramayan, sorgulayamayan, düşünemeyen birer “Piyon” gibi kendi menfaatları için kullandılar.
Bizlerden maddeten ve manen istifade etmeye çalıştılar. Ettiler bile.
(Her yönü ile dinine, mukaddesatına, vatanına, bayrağına bağlı insanları istismar ettiler.) Saf, temiz, inanmış, bir çok samimi Müslümanların arzularını, isteklerini heyecanlarını hiç ettiler.
Biliyorum ne yazık vicdanı muhasebeyi terk etmiş, menfaat, çıkar ve makam sahibi olmak uğruna gözlerini kör olmuş, beyinlerini tavana asıp, gözlerine at gözlüğü takanlar bu yazım için bana daha çok kızacak hatta saldıracaklar. Varsın saldırsınlar.
Bizim niyetimiziz “Rıza-i ilahidir.” Yalandan el öpmek, yalana, yanlışa alkış yapmak veya dünyalık bir menfaat kapmak için değildir. Elimizden geldiği kadar doğruları ortaya koymaya çalışmaktır. Rabbim imkan verdiği müddetçe yazmaya devam edeceğim inşallah.
Herkesin bizim gibi düşünmesi zaten düşünülemez. Takdir edenler de olacak, tekdir edenler de olacak. Yeter ki, edep ve ahlak ölçülerini aşmayalım.
Elbette tek bir şahsı veya zümreyi kast etmiyorum. Nasıl ki su akar yerini bulursa bu yazıda anlatacaklarımda gider sahiplerini bulur. Hani güzel bir ata sözümüz var: “Yarası olan Gocunur.” Gocunanlar varsın gocunsunlar. Yarası olmayanlarda zaten üzerlerine almazlar. Vicdanı muhasebeleri ile takdirde ederler, Allah razı olsun derler. (Birçok yazım için Anadolu’daki arkadaşlardan tanıdığım, tanımadığım çok güzel tebrik ve dua telefonları alıyorum.
Bu arada samimi bir şekilde (İhlas ve samimiyetle her hangi dalda, hangi gruptan olursa olsun hizmet eden değerli insanları, tarikat, cemaat mensuplarını, ilim adamlarımızı tenzih ederim. Sözlerim onlara değildir.)
Nicelerini tanırım özellikle İstanbul salatin camilerinin kürsülerinden Ümmeti Muhammed’e dünyanın faniliğinden bahis ettiler. Dünyanın peşinden koşulmamasının gerektiğini anlattılar ancak kendileri hayatları boyunca dünyalık yığmaya çalıştılar. Dini İslam’ı ve bulundukları makamları hep istismar ettiler.
Apartmanlar, hanlar, köşkler sahipleri oldular. En lüks arabalara bindiler. Halen bir çok şeyh(!) Milletimizin gözü önünde: İslam’a hizmet ediyorum naraları ile bağlıları, saf ve temiz Müslümanlar af edersiniz (Merkebe ) binemezken onlar: En lüks milyarlık arabalara binip sohbete, zikir halkalarına öyle gidiyorlar!? Utanmadan birde bunun adına hizmet diyorlar… İhlas diyorlar. Rıza-i İlahi, Nur ve bereket diyorlar.........
© Yeni Akit
