menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kendini beğenen gençlere…

11 1
18.01.2025

Kendini beğenen gençlere…

Ali Sandıkçıoğlu

Gençlik, Cenab-ı Hakk’ın insanlara verdiği bir nimettir. Bugün yaşlı olanlar dün gençtiler. Bugün genç olanlar da nasip olursa, Mevla takdir etmiş ise yarın yaşlanacaklardır. Önemli olan ömrün her devresinin kıymetini bilip, o ömrü vereni razı ve memnun eyleyebilmektir. İnsanoğlu bu âleme başıboş olarak gönderilmemiştir. Yaradan’a karşı belirli vazifeleri vardır. Ne yazık ki, birçok insan yaradılış gayesine uygun hareket etmiyor, Yaradan’a asi oluyorlar. Zamanımızda üzülerek ifade edelim ki, birçok üzücü olaylar göze çarpmaktadır.

Basit örnekler vermek istersek; belli bir yaşa gelinceye kadar çocuk baba ve anne der. Onlara değer verir ve dinler. Belli bir yaşa geldikten sonra da anayı ve babayı beğenmez… Kusur ve eksik aramaya ve saymaya başlar. Belli bir zamana kadar hoca hocadır, talebe de talebedir. Ancak belli bir zaman sonra talebe hocasını beğenmemeye hatta tenkit etmeye başlar. Belli bir zamana kadar usta ustadır, çırak da çırak veya kalfa, ancak belli bir zaman geçtikten sonra çırak ve kalfa ustasını beğenmeme ve eksik, kusur araştırmaya, tenkide başlar.

İşin manevi yönüne bakarsak; tarikat mensubu insanlar gayret gösterir içki batağına, kumar batağına, fuhuş batağına batmış bir insanı kurtarır, alır cemaate, cemiyete kazandırır. Aradan biraz zaman geçince bataklıktan kurtarılan kendini bir şey zanneder. Erdim, eriştim der, yeryüzünün en mümini ve en dürüstü kendisi olduğunu düşünür kendini kurtaranın aleyhine döner. Tenkit üstüne tenkitler yağdırır. Dünü unutur. Kendine uzanan eli unutur. Kadir kıymet bilmez, vefa kalmamıştır. Bazı şanslı gençler vardır. Babadan servet kalır. Kıymet bilmez, alnı terlemediği için o serveti geliştireceği yerde olanı har vurur, harman savurur. Sonra da sıfırı tüketir… O tip gençler her şeyin en iyisini kendilerinin bildiklerini düşünürler.

Onlara şu şöyle olursa daha iyi olur denilemez, çünkü her şeyin en iyisini onlar bilir. Hayatta olsun, olmasın babasının kusurlarını araştırmaya başlar. “Ben olsam şöyle yapardım, böyle yapardım” gibi. Bazı gençler de manevi yönden şanslı doğarlar. Ya bir âlimin, ya iyi bir şeyhin, velinin veya iyi bir edebiyatçı, tarihçi veya yazarın yahut dürüst bir devlet adamının, siyasetçinin oğlu yahut torunudur. Her safhada devamlı iltifat edilir, hürmet görür. Eller üstünde tutulur. Sadece gençler değil yaşlılar da menfaatleri icabı o gencin etrafında pervaneler gibi dönerler. El bağlı dururlar. O gencin; her dediğine bir hikmet ararlar. Yetmez bir anda o genci ehli keramet sahibi yapar çıkarlar. Her sözüne: “Tamam abi, tamam beyim, isabet buyurdunuz efendim derler.”

Yalnız o genç kısa pantolonla gezerken, daha doğmamışken her kademede hizmet görenler, davası uğruna cezaevlerinde yatanlar, karakollarda, mahkemelerde ifade verenler, yoklukla mücadele edenler; zaman çarkının dönmesi ile bugün yaşlı sınıfına dalar. Kendilerine yaşlılar söylenmektedir. Bir şey bilmezler, bir şeyden anlamazlar. Yaşlandıkları için şimdi: “İrapta mahalleri yoktur.” Devir değişti. Zaman yaşlıların yaşadığı devir değil derler (Her meslek için durum hemen hemen böyledir).

Cemaat, cemiyet ve tarikatlarda bu durum daha da had safhadadır. Oralarda üst akıl önemli yer tutar da ondan. Üst akıl ne derse ona asla itiraz edilmez. Çünkü o emirleri Divanı Salihin’den(!) alır. Hemen belli bir makama hiçbir sıkıntı çekmeden, yokluk yüzü görmeden, beli bir noktaya gelmiş olan maddi veya manevi hizmetlerin hiçbir noktasında bulunmazlarken, ter ve gözyaşı dökmemişken her nasılsa bir makama veraset yolu ile gelmiş veya getirilmiş gence ne keramet yakıştırmaları yapılır?!...

Sorsanız belki de doğru dürüst abdest almasını bilmez. Çoğu kere günlük beş vakit namazını kılmaz. Bir Fatiha okuyamaz. Ancak o artık........

© Yeni Akit