Yok oluşunu sahneleyen bir türün trajikomik hikayesi
Yok oluşunu sahneleyen bir türün trajikomik hikayesi
AHMET CAN KARAHASANOĞLU
Ah, insanoğlu! Kendini içten içe yaralayan o büyük gösterinin umutsuz devriyecisi… Tiyatral hayatların sirkine hoş geldiniz… Kafasına ‘öğrenme’ adı altında ukalalık çivisi çakan çürümüş topluluk… Kangrenli bir çivi değil mi, ruha müptela tutku?
Biz, şahsiyetini boykot eden yaratılışın efendileriyiz. Bu sayede dinozorları bile geride bırakmayı başardık.
En azından onlar naif bir hıçkırıkla yok edilme nezaketine sahiptiler. Biz ise ölümümüzü, yok etme senfonisine liderlik eden çılgın bir şefin titiz hassasiyetiyle düzenliyoruz.
“İlerleme!” diye höykürdük, gökyüzünü kurumla boğarken, denizleri plastikle doldururken. Gerçekten de güzel bir ilerleme gösterisi. Çelik ve beton katedrallerimizi inşa ettik, göklere ulaştık, ruhlarımız israfımızın bataklığına gömüldü. Ve şimdi, üzerinde durduğumuz dünya, ayaklarımızın altında kibrimizin kanıtı olarak eriyor.
Ve........
© Yeni Akit
