menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Son Gülen İyi Güler

16 0
30.07.2025

Şu fani dünyada bir sendikalı olmak konusu var, bir de sendikalı olmakla beraber toplu iş sözleşmesi (TİS) kapsamında bulunabilmek. Hatta bütün mesele bu. Çünkü, bir emekçi sendikalı olmakla birlikte, eğer toplu iş sözleşmesi kapsamında değilse, onun kendi hak ve çıkarlarını koruması mümkün değil. Toplu iş sözleşmesi imkânı yoksa, gerçek bir sendikal koruma da yok.

Filmdeki gibi, Harranlı olmakla birlikte sendikalı olmak gerekiyor ve bunun yanı sıra toplu iş sözleşmesi (TİS) kapsamında bir sendikalı. Ülkemizde, toplu iş sözleşmesi kapsamındaki bu şanslı sendikalı işçilerin oranı sadece yüzde 7. Yani işçilerin yüzde 93’ü toplu iş sözleşmesi kapsamı dışında kalıyor maalesef.

Toplu iş sözleşmesi kapsamı ülkelerin yasal düzenlemelerine bağlı olarak yüksek ya da düşük olabiliyor. Örneğin Fransa’da sendikalaşma oranı düşük olmasına rağmen toplu iş sözleşmesi kapsama oranı yüzde 98,5. Bu oran Avusturya için , Belçika için , Yunanistan için , İzlanda için olarak seyreder.

Bizim memleketimizde asgari ücret alanların ezici çoğunluğu sendikalı ve toplu iş sözleşmesi kapsamında olmaktan fersah fersah uzak. İşte hükümetin kabadayılığı ve fütursuzluğu buradan geliyor.

O nasırlı eller sendikalı olsa, toplu iş sözleşmesi kapsamında olsa çatır çatır bir sınıfsal mücadele verebilir. O nasırlı eller şaltere uzanabilir, kontağı kapatmaya uzanabilir, dönen çarkları durdurmaya uzanabilir. “Elbette bazan çiçek açıp bazan solacağım” diyebilir. Üretimden ve üretimi durdurabilmekten gelen gücünün şarkısını herkese dinletebilir.

Hükümet en altta kalanın canı çıksın siyasetini güdüyor.

Bizse Emekçi Hareket Partisi olarak, en alttakilerin mücadelesini veriyoruz. Sendikası dahi olmayanların, toplu iş sözleşmesi kapsamında olmayanların, en arkada bırakılmış olanların. Onlar, bu........

© Yarın Haber