menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bu toprağın kadınları bir güne sığar mı?

14 6
08.03.2025
Yusuf Yavuz yazdı…

Biri 2 bin 500 yıl öncesinden bir tanrıça heykelciği, diğeri Cumhuriyet Türkiye’sinde Sivaslı bir kadın. Bu fotoğraftaki binlerce yıllık sürekliliğin sırrını bilmeden Anadolu’yu anlayamayız…

Son yıllarda gerçek bağlamından koparılarak iyice resmi söylemin klişelerine hapsedilen 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamaları en çok kadınların enerjisini tüketiyor…

Siyasi partilerden belediyelere, sivil toplum örgütlerinden kamu kurumlarına kadar hemen her yerde aynı dilin satır aralarına sinmiş olan hamasi ve ikiyüzlü kadın söylemi, ellerinde kırmızı karanfil dağıtan badem bıyıklı, ıslak dudaklı belediye başkanlarının fırıl fırıl gözlerinin girdabında kaybolup gidiyor…

Bir zamanlar kadın tanrıların yurdu olan Anadolu’nun kadınları, giderek binlerce yılda biriktirdikleri özgül ağırlıklarından sıyrılarak daha geri ve belirsiz bir geleceğe doğru adım adım ilerliyor…

ANADOLU NEDEN YERYÜZÜNÜN KEŞFEDİLMEMİŞ SON KIT’ASIDIR?

Ancak 8 Mart’ın silikleşen gölgesinin düşmediği Anadolu coğrafyasının hemen her yerinde bu binlerce yıllık kadın suretini görmek mümkün…Hem de tüm canlılığıyla…

Her fırsatta Anadolu’nun yeryüzünün yeterince keşfedilmemiş son kıt’ası olduğunu dile getiriyorum. Bir zamanlar bir uçtan bir uca tanrıların yurdu olan bu benzersiz coğrafyanın kadınları, üzerinde yaşadığı toprağın hafızalarına kaydolup geriye sırlarını bırakıp gittiler…

10 bin yıl önce Dicle’nin kıyısında toprağa buğday tohumunu eken kadın da, Çatalhöyük’ün kerpiç evlerinin duvarına ellerinin mührünü vuran da Anadolu’nun kadınıydı. Bu coğrafyanın her karışına sinmiş olan kadın kimliğini yılın tek bir gününe hapsetmek mümkün mü?

Kimi zaman ana tanrıça Leto olup anımsatır kendini Sivaslı bir kadın. Kimi zaman da Türklerin Umay anası gibi Selçuklu çinilerinden fırlayıp Toroslarda karşınıza çıkıverir bir Yörük anası…

DEFİNECİLERİN........

© Veryansın TV