Mustafa Kemal Paşa ve ‘Türkiye’ye özgü komünizm’
Yıldırım Koç yazdı…
Mustafa Kemal Paşa’nın Türkiye’nin bağımsızlığı konusundaki duyarlılığı iyi biliniyor; ancak komünizmi öven sözleri genellikle bilinmiyor.
Niçin “sosyalizm” değil de, “komünizm”?
O dönemde Avrupa’daki sosyalistler emperyalizmi savunuyordu. Avrupa’nın sosyalist parti ve sendikaları, Anadolu’daki kurtuluş mücadelesi konusunda hiçbir destek vermediler; kendi hükümetlerinin politikalarını açıkça veya sessiz kalarak savundular; emperyalizmi destekleyerek, sömürüden pay aldılar. Emperyalizme karşı çıkanlar yalnızca komünistlerdi.
Herhalde bu nedenle, Mustafa Kemal’in, 1904 yılında, daha 23 yaşında bir gençken yazdığı not “Evvela sosyalist olmalı, maddeyi anlamalı!” (ATABE-1,1998;15) iken, Kurtuluş Savaşı yıllarından komünizmden söz etmiştir.
Mustafa Kemal Paşa’yı en iyi anlayan kişilerden birinin Mihail Vasilyeviç Frunze olduğu kanısındayım.
Mustafa Kemal Paşa’nın Sovyet Rusya temsilcileri M.Frunze ve İ.Abilov ile, Sakarya zaferinden üç ay sonra, 25.12.1921 günü yaptığı görüşme, Türkiye’deki devrimin karakterinin belirlenmesi, Mustafa Kemal’in tavrı ve Sovyet Rusya’nın o tarihteki yaklaşımı açısından çok önemlidir.
Görüşmede M.Frunze şunları söyledi:
“Son zamanlarda devrimci taktiklerden, bazı evrimci taktiklere geçtik. (…)
“Doğu’ya gelince; Rusya komünistlerinin ve Komintern’in bu yöndeki tavrı tam olarak açık ve berraktır. Ekonomik ve kültürel geri kalmışlıktan dolayı, komünist devrimin sözünün bile edilemeyeceğini düşünüyoruz. Doğu’da devrimci mücadele yalnızca milli kurtuluşçu ve demokratik mahiyettedir. Biz bütün gücümüzle bu hareketleri destekliyoruz ve desteklemeye devam edeceğiz. Çünkü Doğu’nun emperyalizmden kurtuluşu Batı’da komünist ihtilali hızlandıracaktır. (…) Şimdiki durumda Doğu’daki milli kurtuluşçu-demokratik hareket, ekonomik politikası açısından devlet sosyalizmi yönünde yürüyecektir. Burada hareket aşağıdan yukarı doğru değil de, tersine yukarıdan aşağı doğru olacaktır. Size ve iktidarda bulunan şahsiyetlere bakarak, hemen hemen hepsinin yoksullar sınıfından çıktığı kanaatine varıyorum. Hâkimiyetten söz ederken, sizi -Paşa’yı- göz önüne alıyorum ve sizin hiçbir mal ve mülkünüzün olmadığını ve kendi hizmetiniz ve emeğinizle geçindiğinizi biliyorum. Buradan, komünist ihtilal olsa bile sizin hiçbir şey kaybetmeyeceğiniz sonucu çıkmaktadır. Eğer siz kendi politikanızı tam demokratikleşme ve devlet sosyalizmi istikametinde yönlendirirseniz, Batı’da komünist devrimden sonra hiçbir zorluk çekmeden ve kan dökmeden komünist ihtilale dahil olabilirsiniz.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri ATABE, C.12, Kaynak Yay., İstanbul, 2005;179)
Kemalist Devrim’e yöneltilen haksız eleştirilerden biri de Mustafa Kemal Paşa’nın bir toplumsal, siyasal ve ekonomik sistem olarak sosyalizme veya komünizme karşı olduğudur. Mustafa Kemal Paşa’nın karşıtlığı sosyalizme veya komünizme değil, yabancı bir güce bağımlılığadır. Sivas Kongresi’nde Amerikan mandasına karşı çıkan Mustafa Kemal Paşa, Kurtuluş Savaşı’nın en sıkıntılı dönemlerinde bile Sovyet Rusya “mandası”na karşı çıktı. Temel anlayışı tam bağımsızlık olan Mustafa Kemal Paşa, bir başka ülkeden veya merkezden emir ve para alarak, onların belirlediği bir program çerçevesinde faaliyet göstermeye temelden karşıydı. “Bağımsızlık benim karakterimdir” sözü boşuna söylenmemiştir.
Ne yazık ki, 1920’li ve 1930’lu yıllardaki eski TKP, Sovyetler Birliği’nden emir ve para alıyor, politika ve davranışlarında, “enternasyonalizm adına” Sovyetler Birliği’nin çıkarlarına Türkiye’nin çıkarlarından daha büyük öncelik tanıyordu. Günümüzde “Çin’e özgü sosyalizm” görüşünden söz edilmektedir. Mustafa Kemal Paşa ise, daha 100 yıl önce, “Türkiye’ye özgü komünizm”den söz ediyordu. Atatürk’ün “devlet sosyalizmi” ve halkçılık anlayışları, Frunze’nin 1921 yılında belirttiği gibi, belirli koşulların oluşması durumunda “Türkiye’ye özgü sosyalizm”e barışçıl bir süreçle evrilebilecekti. Böylece, bir devletin ve milletin başka bir devleti ve milleti ezmediği ve sömürmediği, bir toplumsal sınıfın başka bir toplumsal sınıfı ezmediği ve sömürmediği, bir kişinin başka bir kişiyi ezmediği ve sömürmediği, insanların kulluktan kurtulup üretilenlerden katkıları oranında pay aldığı adaletli, eşitlikçi, huzurlu bir toplum yaratılabilecekti.
Kurtuluş Savaşı sürerken Anadolu’da 1920 yılının yaz başlarında Türkiye Komünist........
© Veryansın TV
visit website