Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları burjuva mıydı?
Yıldırım Koç yazdı…
Sovyetler Birliği, Komintern ve eski TKP belgelerinde, birkaç istisna dışında, Mustafa Kemal Paşa için “burjuva” sıfatı kullanılır. Komintern’in bazı kararlarında Kurtuluş Savaşı’nın önder kadroları “paşalar” olarak nitelendirilmekte ve sanki servet sahipleriymiş gibi sunulmaktadır.
1960’lı yıllarda Türkiye’deki sosyalist sol içinde yaygınlaşan sıfat ise, “Mustafa Kemal Paşa’nın temsil ettiği asker-sivil küçük burjuva kökenli yönetici zümresi” idi.
Önce “burjuva” kavramına bakalım.
F.Engels, Komünist Manifesto’nun 1888 yılındaki İngilizce baskısına yazdığı önsözde, burjuvaziyi ve proletaryayı şöyle tanımlıyordu: “Burjuvazi ile kastedilen, toplumsal üretim araçlarının sahipleri ve ücretli emeğin işverenleri olan çağdaş kapitalistler sınıfıdır. Proletarya ise, kendi üretim araçları olmayan ve yaşayabilmek için işgüçlerini satmak durumunda kalan çağdaş ücretli işçiler sınıfı.” (Marx-Engels, Selected Works, Vol.1, Progress Publishers, Moscow, 1973;108)
Bağlı bulunduğu hukuki statü ne olursa olsun, üretken bir faaliyette bulunsun/bulunmasın veya emek-değer kuramına göre değer üretsin/üretmesin veya ait olduğu toplumsal sınıfın farkında olsun/olmasın, Engels’e göre, geçimini işgücü satışıyla sağlayan herkes işçi sınıfındandır, proletaryadır.
Belirli itibarlı mesleklerin kapitalist düzende özel konumunu yitirip işçileşmesini de Marx ve Engels, daha 1848 yılında Manifesto’da şöyle anlatıyordu: “Burjuvazi şimdiye kadar itibar gören ve saygılı bir huşuyla bakılan her mesleğin halesini çekip aldı. Doktoru, avukatı, rahibi, şairi, bilim adamını ücretini ödediği kendi ücretli emekçisi durumuna getirdi.” (Marx-Engels,1973;111)
Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları, devlet memuruydu.
Memurların sınıfsal konumunu doğru kavrayanlardan biri, Türkiye Komünist Fırkası’nın kurucularından ve 28/29 Ocak 1921 günü katledilen Ethem Nejat idi. E.Nejat, 1919/1920 yıllarında yayınlanan “Darülmualliminli Gençlere” yazısında, öğretmenlerin sınıf özelliğini şöyle ön plana çıkarıyordu:
“Darülmuallimin’li genç! Sen kendin çok iyi biliyorsun ki sen proleter evlâdısın.
“Baban nasıl kolunun kuvvetiyle çalışıyor ise, sen de günde on onbeş saat kafanı yorarak, beynini çatlatarak çalışacaksın. Bugün daha pek genç ve mektep talebesi isen, yarın bugünkü tarzı hükümetin muhakir gördüğü bir iptidai mektebin mürebbisi olacaksın. Ve muallimlerin çektiği azabı, açlığı çekmeye ve mektebin ve talebelerinle devletlûların mektebi yanında hakir kalmaya mahkûm olacaksın.
“O halde ey genç! Ey yarının mürebbisi! Şimdiden menfaatini bil! Sen gündelikle çalışan işçiden başka bir şey değilsin! Koluyla çalışan, uzvi faaliyetini bir lokma yiyeceğe hasreden, bu haksız ve hain cemiyet içinde ilimden, fenden hisse ve kısmet alamayan biçare işçi gençler ile bir sırada, bir halde, bir endişede olduğunu idrak et. Onlarla elele ver, ‘yevm-i cedit, rızkı cedit’ (yeni gün, yeni azık, YK) yaşayan sınıfın........© Veryansın TV
visit website