Trump nedir, ne yapacak?
Yavuz Alogan yazdı…
“Laubali” sözcüğünü severim. Hatırası da var. Babam sık kullanırdı. Türkçede tam karşılığı yok. En yakın sözcükler, “aldırmaz/umursamaz”dır. Geleneği göreneği umursamayan, nezaket kurallarına aldırmayan, insanlarla mesafesini ayarlayamayan, neşesi ve saldırgan alaycılığıyla başkalarını rahatsız eden kişiye laubali denir.
Trump’a çok uygun düşüyor.
Hitler laubali değildi mesela. Münih Antlaşması’na (1938) kadar dış dünyaya karşı ağzını bozmadı. “Avrupalı liderlerin şahsında kırbaçlanmak isteyen maymunlar görüyorum” diyerek delirmesi, Wehrmacht’ın Polonya’ya girmesinden (1939), Fransa ile İngiltere’nin Almanya’ya savaş ilan etmesinden sonradır.
Trump’a gelince, yaradılışında laubalilik var. Kibirli zengin Amerikalı laubaliliği. Dans edişiyle, mütecaviz yüz ifadesiyle ABD başkanından ziyade, Batman filmlerinde Gotham şehrine çöken, en iyi versiyonunu Jack Nicholson’ın canlandırdığı, karizmatik, kaotik, acımasız, alaycı Joker karakterini andırıyor.
Adam dünya devletlerini kupon arazi sahipleri gibi görüyor. Kameraların önünde, “Şimdi masamın Ortadoğu haritası olduğunu düşünün,” dedi. “İsrail ise şu kalemin ucu kadar küçük, yani küçük bir araziye sahipler…” Elinde tuttuğu İsrail kalemiyle, masasına sığdırdığı Ortadoğu haritasını yeniden çizecek, İsrail’in arazisini genişletecek. Condoleeza Rice bile BOP’u en azından demokrasi/insan hakları gibi kavramlarla pazarlamıştı.
Filistin halkını Afrika’ya sürüp Gazze’yi zenginlerin rivierası yapacak. Grönland’ı, Panama Kanalı’nı, Meksika Körfezi’ni istiyor. Yarın, İstanbul Boğazı’nı bize bırakın ya da General Mazlum Abdi Güneydoğu illerinizi yönetmek istiyor, karşılığında size İran’dan bir arazi verelim dese, şaşıracak mıyız?
Peki, n’oluyor?
Bugüne kadar kurallara dayalı, daha doğrusu Yankee’nin kuralları dayattığı uluslararası düzeni ayakta tutan ünlü Amerikan Establishment’ı (petrokimya tröstleri, silah endüstrisi ve enformasyon teknolojisinin devleri ile Pentagon’dan oluşan karar verici Amerikan gücü) çuvalladı mı? Kendisini yıkacak bir başkanın seçilmesine razı mı oldu?
Öncelikle şunu belirtmek gerekir: ABD, tekil bir ülkenin değil, siyasî, iktisadi, askerî, teknolojik ve kültürel bir dünya sisteminin adıdır.
Amiral Alfred Mahan’ın 1892’de “ABD’nin savunma hatları bütün dünya denizlerinden başlar” demesinden bu yana ABD’nin siyasî konsepti değişmedi. Kendi halkını hukukun üstünlüğüne layık görürken, çıkarları gerektirdiğinde dünyanın her yerinde darbeler, katliamlar, iç savaşlar tezgâhladı. Düşünce kuruluşları diye burun kıvırdığımız yapı bu cehenneme sürekli odun taşıdı, yol gösterdi.
Neoliberal iktisadî dönüşüm Allende’nin darbeyle devrilmesinden (1973) sonra, “Chicago Boys” denilen ekonomistlerin laboratuvar olarak kullandıkları Şili’de bir virüs gibi üretilerek dünyaya yayıldı.
Dünya genelinde 600’e yakın ABD askerî üssü, sayısız CIA........
© Veryansın TV
