menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ölüm ve Nihat hakkında kısa düşünceler

55 66
06.07.2025

Yavuz Alogan yazdı…

Uzun yıllar önce Cumhuriyet’te okuduğum bir İlhan Selçuk yazısını hiç unutmadım. Yazı, ölüm üzerineydi. O sırada sanırım yirmili yaşların başındaydım. Yazıda bana ters gelen bir şey vardı.

İlhan Selçuk, hayatın üç evresinde insanın ölüm karşısında aldığı tutumu irdeliyordu. İlk gençlik ve gençlik döneminde ölüm çok uzaktı, görünmüyor, önemsenmiyordu. Orta yaşlarda durum biraz değişiyordu; hayat sonlu, ölüm uzak olsa da kaçınılmazdı, zaman sınırlıydı. Esas değişiklik yaşlılıkla birlikte geliyor, annesi babası, yakın arkadaşları hayata veda ettikçe insan, kafasındaki ölüm düşüncesini ya da korkusunu ehlileştiriyor, onunla barışıyordu.

Aşağı yukarı böyle diyordu, İlhan Selçuk. Güzel ve derinlikli bir yazıydı fakat özellikle ilk iki bölümü bizim hayatımıza uymuyordu. Gençlik dönemimizde okul damlarında nöbet tutarken, sokak çatışmalarına girerken, 1. Şube’de dayak yerken, okul kantinlerinde dövüşürken, “ağbi” dediğimiz, çok sevdiğimiz bir gencin bir yemekhane masasına yatırılmış kurşunlarla delik deşik bedenine bakarken, uzak mezralarda topluca ya da karanlık sokaklarda tek başına vurulan ya da cezaevi avlularında asılan saygı duyduğumuz genç insanların matemini tutarken, silah sesleri ve dinamit gümbürtüleri arasında geçen gençliğimizi biz hep ölümle iç içe yaşadık. Şahsen ben otuzuma kadar hayatta kalabileceğimi hiç sanmıyordum

Kuşkusuz aynı ruh hâli “faşist” dediğimiz (onlar da bize “komünist” diyorlardı) ülkücüler için de geçerliydi. Camı kırık yurt odalarında günlük kıyafetle yatar, pencereleri kapalı odalarda kesif sigara dumanı altında sonu gelmez, şimdi çoğunu hatırlamadığım tartışmalarla sabahı eder, ne bulursak onu yerdik. Ölümle iç içe yaşayan sağlıksız bir kuşaktık biz. Erken yaşlılık dönemimizde hastalıkların, sırasız ve zamansız ölümlerin gelip bizi bulması bu nedenle şaşırtıcı değil.

Nihat’ın ölümünü haber verdiklerinde İlhan Selçuk’un yazısını hatırladım, pek çok şeyle birlikte yukarıda yazdıklarımı düşündüm.

Nihat’ın son zamanlarda hızla zayıfladığını, yüz hatlarının giderek yırtıcı bir kuşu andıran değişimini fark etmiştim. Kendisine söyleyecektim, fırsat olmadı.

Nihat Genç ülkücü kökenliydi, fakat bana sorarsanız, klasik ülkücülükle........

© Veryansın TV