menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Mustafa Kemal’in askerleriyiz!

34 27
15.09.2024

Yavuz Alogan yazdı…

Cevdet Sunay 1960-1966 arasında Genel Kurmay Başkanlığı, 1966-1973 arasında Cumhurbaşkanlığı yaptı. Önemli bir şahsiyetti. 27 Mayıs Devrimi’nin artçı sarsıntılarının üstesinden gelmek, Ordu’daki yetki ve rütbe kargaşasına son vermek için kurulan Silahlı Kuvvetler Birliği adlı yapılanma aracılığıyla NATO’nun eğitim/doktrinden, tayin terfilere kadar Silahlı Kuvvetler’in her kademesine derinden nüfuz etmesinde önemli rol oynadı.

Önemli biri olmasına rağmen Cevdet Sunay halk arasında alay konusu oldu. Bir oturuşta bir tepsi dolusu bıldırcın yediği iddia edilirdi mesela. Kendisine “çivitbaş” gibi uygunsuz bir isim takılmıştı. Şimdilerde kimse hatırlamaz, o vakitler çamaşırlar çivit tâbir edilen, ambalajının üzerinde bir öküz resmi ve “öküzbaş” yazısı olan küp şeklinde mavi renkli bir tür deterjan ya da beyazlatıcıyla yıkanırdı.

Neyse, konuyu dağıtmayalım…

Cevdet Sunay’ın Genel Kurmay Başkanlığı döneminde Ordu, lojmanlarıyla, ayrı alışveriş merkezleriyle halktan uzaklaştı, katı bir hiyerarşik yapı içinde ayrıcalıklı bir kast olarak örgütlendi, OYAK aracılığıyla ekonomiye, yani burjuvaziye iliştirildi.

Cevdet Sunay, Cumhurbaşkanlığı döneminde yaptığı bir konuşmada şöyle dedi: “Bugünkü (1969) okullar birer anarşi yuvası hâline geldi. Bu okullardan yetişen gençlere memleket idaresi teslim edilemez. On yıl sonra bunların hepsi işbaşına geçecekler. Onlara nasıl güvenebiliriz? Hem biz laik okullara karşı imam hatip okullarını bir alternatif olarak düşünüyoruz. Devletin kilit mevkilerine yerleştireceğimiz kişileri bu imam hatip okullarında yetiştireceğiz” (akt. Ahmet Taner Kışlalı, Cumhuriyet, 03. 03. 1996).

Yarım asır öncesinden söz ediyoruz.

Elli yıl içinde siyasî iktidarların ve düzen partilerinin, laik bilimsel eğitimi adım adım aşındırdıklarını, oy kaygısıyla tarikat ve cemaatlere sürekli taviz verdiklerini, TSK’nın da “komünizmle mücadele” ayağından giderek laiklik karşıtı faaliyetleri örtülü biçimde desteklediğini, en azından önemsemediğini görüyoruz. Bu tutum sivilleri cesaretlendirdi.

Türkiye Soğuk Savaş döneminde ABD’nin Grand Strateji’sinin oyuncağı oldu. Sovyetler Kafkaslar’dan taarruz edecek, bizim Ordu Toroslar’ın güneyine çekilerek Akdeniz’den gelen ABD kuvvetleriyle birleşecek, bu arada kontrgerilla ülkedeki sol muhalefeti sürekli temizleyerek araziyi hazırlayacaktı.

Bereket Türkiye’de “komünizm” dedikleri şey güçlü değildi. İşçi hareketleri sadece 1974-1977 arasında siyasallaştı, devrimci öğrenci hareketleri kitlesel isyanları ateşleyecek ölçüde güçlenemedi. Aksi olsaydı, solcu olduğu iddia........

© Veryansın TV


Get it on Google Play