Mesele İmamoğlu değil
Yavuz Alogan yazdı…
Saray rejimi doğru tespitler yaptı fakat yanlış sonuçlar çıkardı.
Birleşmiş Milletler düzeninin çöktüğünü, merkezî iktidar alanlarının güçlendiğini, emperyalist güçlerin jeopolitik çıkarlarına uygun siyasetler izlediği sürece bağımlı ülkelerin iç politikalarına müdahale edilmeyeceğini, demokrasi ve özgürlükleri baskı altına almanın bu yeni dünya düzensizliğinde kınama ve yaptırım sebebi olmayacağını doğru tespit etti.
Trump yönetimine hizalandığı, onun aşırılıklarını AB ülkeleriyle dengeleyebildiği, her türlü jeopolitik tavize hazır olduğu sürece, ülke içinde elinin serbest kalacağını düşündü.
Bu serbestliğin altyapısını 2017’den itibaren adım adım inşa etmişti: AKP’yi Devlet olarak örgütledi, ülkenin en büyük işçi sendikasını yanına çekerek diğerlerini meslek kuruluşlarıyla birlikte marjinalleştirdi, medyanın neredeyse tamamını denetleyerek kamuoyunu imha etti, büyük sermayeyi hem besleyip hem de baskı altında tutarken kendi lümpen burjuvazisini güçlendirdi, bizim gibilerin hayal edemeyeceği kadar muazzam bir servet biriktirdi ve bunu ustalıkla kullandı.
Saray’ın balkonundan Türkiye’ye baktığında, iktidarının karşısında hiçbir muhalefetin tutunamayacağını, istediği anda şirketlere el koyabileceğini, kıyıda köşede kalan muhalif medyayı satın alabileceğini, istediği belediyeye, hatta siyasî partilere bile kayyum atayabileceğini, gerektiğinde yurttaşların varlıklarına çökebileceğini düşündü.
Kendisi iktidarda kalmaya mecburdu, çaresizlik içinde yoksullaşan halk onun iktidarına mahkûmdu.
Parti Devleti’nin başkanı olarak, “Türkiye Yüzyılı’nı inşa ederken muhalefeti dönüştürme görevimizi yerine getirmekten kaçınmayacağız” dediğinde, siyasî toplum şaşırdı fakat bu muazzam meydan okumayı anlamazlıktan gelerek sustu. Yıllar boyunca Saray, tepkiyle karşılaşmadığında kendi yolunu açarak ilerleyebildiğini görmüştü.
Özal döneminden beri aşırı derecede uygulanan neoliberal iktisat politikalarının yarattığı yağma ortamında her biri “çıkar amaçlı suç örgütü”ne dönüşen, kendi çevrelerini ve adamlarını zenginleştirmek için her numaraya başvuran sistem partileri ve onlara bağlı belediyeler arasındaki, birbirinin yolsuzluğunu görmezlikten gelmek için yapılan zımni/örtük anlaşmayı ansızın çiğneyen Saray, CHP’li belediyelerin ve nihayet İBB’nin üzerine çullanınca muhalefette şafak attı.
“Normalleşerek” Saray’ın yediği pastadan küçük de olsa bir pay alacağını sanan fakat ansızın yok olma ihtimaliyle yüz yüze gelen CHP, bu çullanma karşısında paniğe kapılarak halkı isyana dâvet etti.
Ve halk … bu dâvete icabet etti.
Bütün illerde, büyük kentlerin bütün meydanlarında halk bayraklarla,........
© Veryansın TV
