İki taktik
Yavuz Alogan yazdı…
ABD-İngiltere-İsrail’in yönlendirmesiyle Cumhur İttifakı’nın başlattığı “barış süreci”nin iki taktik hedefi var.
Birincisi; PKK’nin Türkiye sınırları içinde askerî örgütlenmesine ve silahlı eylemlerine son vererek Saray yönetiminin SDG’yi meşru bir güç olarak tanımasını sağlamak. PKK, Türkiye siyasî toplumunun meşru bir parçası olacak ve SDG dışsal bir güç gibi gösterilecek.
İkincisi; Kandil’deki PKK yönetimini tasfiye ederek, buradaki silahları ve militanları YPG’ye aktarmak, böylece örgütün iki başlı yapısına son vermek. İran’a karşı Amerikan-İsrail kara ordusu tek komuta altında toplanacak.
ABD’nin birinci taktiği Türkiye’ye kabul ettirirken, Saray’ın Osmanlıcı eğilimlerine hitap ettiğini anlıyoruz. Yani diyor ki siz PKK’yle birleşin, SDG’yi meşru bir güç olarak kabul edin, sonra bölgedeki bütün etnik ve dinî grupları Osmanlı gibi himayenize alırsınız. ABD Büyükelçisi ve Suriye temsilcisi Thomas J. Barrack’ın İzmir Kemeraltı çarşısında şambali tatlısı yerken “Osmanlı millet sistemi”ni övmesini bu bağlamda rastlantı olarak göremeyiz. Saray’ın bu öneriyi kabul ettiğini ise AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in şu sözlerinden anlıyoruz: “Büyük güçler çok da uzak olmayan bir zamanda bölgeyi terk ettiği zaman, herkesin hakkının hukukunun hamisi Türkiye Cumhuriyeti olacaktır” (Birgün, 10.07.25).
Fakat öte yanda Netanyahu’nun diplomatik bir ziyaret münasebetiyle Knesset’te konuşma yaparken, bağlamla alakasız biçimde, “Bazıları benimle aynı fikirde olmasa da Osmanlı İmparatorluğu’nun yakın zamanda geri döneceğini düşünmüyorum, dönmeyecek” (NTV, 12.06.25) demesini de rastlantı olarak göremeyiz.
Kimin ABD-İngiltere adına bölgeyi himaye edeceği konusunda bir çekişme olduğunu anlıyoruz.
Fakat İsrail’in Suriye’de 6’sını son üç ay içinde olmak üzere 10 üs inşa ettiği, bizim üs kurmaya çalıştığımız Palmira T-4 hava üssünü vurduğu, ABD ve Fransa’nın Suriye özel temsilcilerinin katıldığı HTŞ-SDG ve KDP toplantılarına Türkiye’nin çağırılmadığı dikkate alınırsa, bölgenin himayesi konusunda İsrail’in esas aday olarak önde olduğu görülüyor.
Emperyalizmin yaklaşan İran-İsrail savaşında kullanılmak üzere Güney Kafkasya’da ve Kuzey Suriye’de bir kara ordusu kurmaya; Azerbaycan-Türkiye’yi bu hedefe yönlendirmeye, aşağıdaki Kürt örgütlerini de bu amaçla birleştirmeye çalıştığını anlıyoruz. Son savaş için tertipleniyorlar, daha doğrusu tertiplendiriyorlar.
Thomas J. Barrack’ın durup durup “bu HTŞ ile SDG anlaşamıyor, entegre........
© Veryansın TV
