K.A.M. tarihindeki kara lekeler
Prof. Dr. Semih Güneri yazdı…
KAM (Kafkasya & Orta Asya Arkeoloji Araştırmaları Merkezi), Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ)’nde 1998’de kurulmuş, 2021’de kapısına kara-kilit vurularak kökü kazınmış talihsiz bir bilim merkezidir. KAM, Avrasya’da Türklerin erken tarihini arkeolojik belgeler üzerinden araştıran benzersiz bir kurumudur. KAM çalışanları, Doğu Anadolu, Kuzey Kafkasya, Moğolistan, Kazakistan, Çin Halk Cumhuriyeti’ni kapsayan geniş alanlarda TÜBİTAK, DPT, Türk Tarih Kurumu, DEÜ-BAP desteğinde sayısız aktif arkeolojik çalışmalar gerçekleştirmiştir. KAM, zengin seramik malzemeden oluşan bir arşive sahiptir. Yıllar içinde kocaman bir de tematik kütüphane yaratmıştır. İkisi yurtdışında 6 uluslararası Avrasya arkeoloji kongresini hayata geçirmiştir. Kongre raporları, süreli yayın, kitap, afiş, broşür, kazı raporları yayımlamıştır. En önemlisi de KAM, Avrasya Türk arkeolojisini kurumsallaştırmış, bu alanda söz sahibi uzmanlar yetiştirmiştir. KAM’ın en büyük armağanı ise ‘Türk-Altay Kuramı’dır. KAM, Sibirya-Göbeklitepe ilişkilerine ışık tutan arkeolojik özgün malzeme üzerinden hipotezler geliştirmiştir.
Bugünkü yazımda KAM’ın parlak geçmişine çalınmak istenen kara lekelerden söz edeceğim. KAM’ı karartmaya yönelik girişimlerden ilki DEÜ’nin 3. rektörü Emin Alıcı’ya aittir. Görev yaptığı iki dönem sekiz yıl içinde bu rektör KAM’ı kapalı tutmuştur. O dönemde iki ayrı TÜBİTAK-DPT, Türk Tarih Kurumu projesi tarafımızdan yürütülmüş, yakın gelecekteki parlak keşiflere zemin hazırlanmıştır. Bu rektör, TÜBİTAK-DPT, Türk Tarih Kurumu projelerimin devamına izin vermemiştir. KAM’ı 8 yıl boyunca kapalı tutmayı başaran Rektör Emin Alıcı, başarılı bilimsel çalışmalarımızı engelleyememiştir. Buna gücü yetmemiştir.
“Tonyukuk tapınak alanı, bizden sonra, lideri tarihçi olan o ekip tarafından
kazma-kürek tahrip edilmiştir”
KAM çalışanlarının başarılarından rahatsız olan başka çevrelerden de akademisyenler vardır. Örneğin 2015’te KAM tarafından başlatılan ‘Moğolistan-Tonyukuk Arkeolojik Projesi’, arkeolojik gelenek nedir bilmeyen lideri tarihçi bir ekip tarafından sabote edilmiştir. İstanbul kökenli bir ekip bizim 3 yıllık kazı izni aldığımız bu alana çökmüş, kazı alanımızı resmen işgal etmiştir. KAM kazı ekibi Tonyukuk Tapınağını yeniden ayağa kaldırmak üzere, restorasyon, konservasyon projesi planlamış, Tonyukuk’a ait kurganın keşfi için survey programları hazırlamıştır. İstanbul’dan gelen bu ekip, üç yıllık KAM projesinin iptaline neden olmuştur. Hiç abartmıyorum, dünya arkeoloji tarihinde böyle bir rezalet daha görülmüş değildir. Günlerce elektro-manyetik taramalar yaparak zemin altının röntgenini çektiğimiz, duvar hatlarının boyutlarını, uzantılarını tespit ettiğimiz Tonyukuk tapınak alanı, bizden sonra o ekip tarafından kazma-kürek tahrip edilmiştir. Ekibin tarihçi lideri bir de utanmadan bizim çalışmalarımızı eleştiren gazete haberleri yapmış, kahvehane güruhu takipçilerini, bizi hedef göstererek üstümüze salmıştır. Ne ki çalıştığı özel üniversitenin rektörüne yaptığımız resmi uyarılarımızdan sonra o tarihçinin sesi anında kısılmıştır.
Bu kez İstanbul Üniversitesi’nden bir başka rahatsız akademisyen hocamız, ‘Türk-Altay Kuramı’ndaki hipotezlerden birine karşı çıkacağım derken çuvallamıştır. Amacı, çalıştığı sıradan popüler tarih dergisinin patronuna yaranmak üzere o günlerde parlayan bir yıldız olan kitabıma çamur atmak. Reyting toplamak. O akademik arkadaşı, daha önce bilimsel makalelerimde hafiften eleştirmişliğim de kışkırtıcı olmuş olabilir. Şöyle söylüyordu bu akademik arkadaş: “…Eksi bilmem kaç derece soğukta, sürgün yerinde (Sibirya’yı tanımlıyor) kültür mü gelişir …?”. Tepkim eleştiriye asla değil. Yakınımdakiler bilir. En çok öğrencilerimden eleştiri alırım. Bu faydalı bir şeydir. Akademisyenimizin eleştirisini hakemli bir dergide yer almış olsaydı anlamaya çalışırdık. İyi de adamımız bu ifadeleri, popüler bir tarih dergisinde, ona verilmiş köşesinden sallıyor. Tepkim ona. Bu arkadaşın “Sibiryadır, soğuktur, ot bitmez, kültür gelişmez, vs ” dediği bölge, buzulun en buzul olduğu dönemlerde bile insan yaşamının akıp gittiği, 300-400 metre rakımlı mikro-klima alanlardır. İşte tam da bu coğrafyada (Güney Sibirya kuşağında) MÖ kabaca 50,000’lerden itibaren teknolojik yeniliklerin, dünyayı değiştiren icatların yapıldığından o hocamızın haberi yok. KAM çalışanları tarafından hazırlanan ‘Sibirya-Göbeklitepe İlişkileri’ konulu makalelerin akademik hakemli dergilerde tarafımızdan Türkçe ve İngilizce yayımlandığı süreçlerden bugüne o hocamızdan da bir ‘çıt’ çıkmadı.
“KAM’ın çalışmalarını engellemek, itibarsızlaştırmak üzere türlü komplolar hazırlanmış, hakkımızda yıllarca süren ceza davaları açtırılmıştır”
KAM’ın faal olduğu yıllarında ise parlak başarılarından rahatsız olan DEÜ’nden bir grup adı akademisyen, ispiyoncu, “…onlar şamanisttir, onlar ateisttir, onlar içki içerler…” diyerek bizleri........
© Veryansın TV
visit website