Rodos ve İstanköy Türklerinin Kurtuluş Savaşı’na katkıları
Cem Gürdeniz yazdı…
Oniki Adalar grubu içinde Güney Ege’de yer alan Rodos ve İstanköy 1522’den 1911 yılında yaşanan İtalyan Harbine kadar 4 asır Osmanlı İmparatorluğu egemenliğinde kaldı. İtalyanlar 1912 yılında Onikiada’yı Osmanlılardan alır almaz, hemen adaların yönetiminde değişikliğe gittiler ve adalardaki Türk yönetimini ortadan kaldırdılar. Adalarda yaşayan Türk nüfus, Osmanlı döneminde yönetici, asker, zanaatkâr ve çiftçi olarak görev yaptı. Ancak donanmasız Osmanlı İmparatorluğu özellikle Yunanistan’ın 1830’da bağımsızlığını kazanması sonrası adalardaki Türk nüfusun artmasını sağlayacak tedbirleri -Girit kaybı sonrası Girit Türklerinden bir kısmını Rodos’a sevk etmek dışında- almadı ve Türk nüfus kademeli şekilde azaldı. Yunanistan aksini yaparak adalardaki ortodoks Rumların nüfusunu artırdı. Örneğin İtalyanlar 1911 sonrası 12 adaları aldıktan sonra nüfus sayımı yaptıklarında Rodos adasında 28.344 kişi yaşıyordu. Bu nüfusun 17.246’sı Ortodoks Rum, 6.490’ı Müslüman Türk, 4.290’ı Yahudi, 318’i Katolik’ti. Türk İtalyan Savaşı 18 Ekim 1912’de imzalanan Uşi Anlaşması ile son buldu. Ancak aynı günlerde Balkan Savaşı başladı. Uşi Anlaşmasına göre Oniki adalar grubu Osmanlıya iade edilecekti Ancak Bab-ı Ali bu adaları donanmasızlık nedeniyle Yunanistan’a kaptırmamak için Balkan Savaşı bitene kadar İtalyan işgalinin devam etmesini talep etti. Ancak Balkan Savaşı bitince İtalya adaları geri vermedi. Lozan Anlaşması ile 12 Adalar İtalyanlara bırakıldı. 1947’de imzalanan ve Türkiye’nin taraf olmadığı Paris Anlaşması ile bu adalar grubu Yunanistan’a bırakıldı.
İtalyanların Anadolu yarımadasını güney batısından kuşatan 12 Adalar bölgesini Balkan ve Birinci Dünya Savaşları sonrasında işgale devam etmesi savaşın galibi itilaf devletleri arasında yer alarak Anadolu’da etki ve işgal alanları talep etmesini tetikledi. İtalyanlar 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkesi sonrası 12 Adalardan daha ötesine harekete geçtiler ve 28 Mart 1919 tarihinde Antalya’yı işgal ettiler. Kendilerine göre bu işgalin nedenleri vardı. Birinci Dünya Harbi esnasında 1915 Londra anlaşmasıyla Rusya, İngiltere ve Fransa, İtalya’ya Anadolu’dan önemli bir parça verilmesini kabul etmişti. Ancak 1916’da yapılan Sykes Picot Anlaşmasıyla bu söze sadık kalınmamıştı. 1917’de İtalyan, Fransız ve İngilizler Saint Jean de Maurienne Anlaşmasıyla İtalyanlara tekrar paylaşım hakkı tanıdılar. Ancak daha sonra Rusya’nın bu anlaşmada yer almaması nedeniyle İngiliz Dışişleri Bakanı Balfour’ un tezi ile İtalyan çıkarları göz ardı edildi. Bu boşluğu Yunanistan dolduracaktı. İtalyanlar öfke içindeydi.
3 Şubat 1919 günü Birinci Dünya Savaşını bitiren Paris Barış Konferansı, Yunan Başbakanı Elefterios Venizelos’un dörtlü konseye (ABD Başkanı Woodrow Wilson, İngiltere Başbakanı Lloyd George, Fransa Başbakanı George Clemenceau, İtalya Başbakanı Emanuele Orlando) birkaç saat süren ve Yunan tezlerini savunan sunumu ile başladı. İstediği Adriyatik’ten neredeyse Batı Anadolu’nun tamamını kapsayan büyük bir coğrafi alanın Yunanistan’a bırakılmasıydı. Sonunda herkes sunumdan çok etkilenmişti. Konferansta en büyük rakibi İtalyan heyeti idi. Gerek Arnavutluk gerekse Anadolu’nun paylaşımında büyük rekabet içindeydiler. İzmir hem Yunanlılara hem İtalyanlara teklif edilmişti. Yunanlıların aynı bugün olduğu gibi ulusal güçlerinin çok ötesinde hayalleri vardı. İtalya ile ekonomik ve ulusal güç perspektifinde aynı teraziye bile giremeyecek Yunanistan, şark kurnazlığı içindeydi. Fransa ile İtalya; İngiltere ile ABD arasındaki jeopolitik rekabeti kullanarak büyük bir fırsatı yakalamaya çalışıyordu. Ön alarak İtalyanlardan önce Anadolu’ya çıkmak istiyorlardı. Ancak hesap tutmadı. İtalyanlar, Barış Konferansı devam ederken 1911 yılından beri işgalleri altında tuttukları Rodos Adasının imkanlarını da kullanarak 28 Mart 1919 günü Antalya’yı işgal etti ve kuzeye doğru ilerlemeye başladı. Bu işgalde Rodos Adasındaki üs ve lojistik tesisleri önemli rol oynamıştı.
1919 Mayıs başında ABD ve Fransa Başkanlarıyla yapılan bir toplantıda İngiliz Başbakanı ve Helenistik kültür hayranı Lloyd George İtalyanların oldu bittisine karşı İzmir için bir karar verilmesi konusunda ABD ve Fransa’ya baskıda bulunmuştu. İtalyanların Antalya’ya çıkmasına ve güneydeki işgallerini delilik olarak görüyordu. Aralarında şu konuşmalar geçmişti. Lloyd George: ‘’Eğer bir şey yapmazsak elde ettikleri İtalyanların yanına kar kalacak ve küçük Asya’dan büyük bir parçayı koparacaklar. Bu arada Türkler Yunanları katledebilir ve hiçbir şey yapamayız.’’ Başkan Wilson cevaben: ‘’Bu gelişmeler içerisinde neden Yunanlılara şu an İzmir’e çıkmalarını söylemiyoruz? Bir itirazınız var mı? diye sorunca Lloyd George: ‘’Hayır, itirazım yok’’. Fransız Başbakanı Clemenceau da ‘’itirazım yok, ancak bu konuda İtalyanları bilgilendirmemiz gerekir’’ dedi. Daha sonra İtalyanlar, ‘’neden müttefikler bu görevi yapmıyor?’’ dediklerinde aldıkları cevap, ‘’askerlerimizi Yunanlı bir general komutasına vermeyiz’’ idi.
6 Mayıs 1919 günü Lloyd George, Yunan Başbakanı Venizelos’a şunu sorar: ‘’Birlikleriniz hazır mı?’’ Venizelos: ‘’Evet, hazır. Ne amaçla?’’ Lloyd George: ‘’ABD Başkanı Wilson, Fransız Başbakanı Clemenceau ve ben İzmir’i işgal etmeniz gerektiğine karar verdik.’’ Venizelos: ‘’Hazırız.’’ işte sonun başlangıcı bu şekilde olmuştu. Böylece İtalyanların Anadolu’yu işgal etmeleri Yunan işgalini tetiklemişti. Bu işgal de 1911 yılından itibaren 8 yıldır savaşan Türkleri yeniden savaşmaya yönlendirdi. Türk her şeye katlanır, ancak Yunanın kendi memleketinde yeni efendisi olmasına asla katlanamazdı. Savaş sırasında İngiliz Bahriye Bakanı olan Winston Churchill, İzmir’in işgal kararının ne denli yanlış olduğunu daha sonra yazdığı ‘’World in Crisis’’ isimli kitabında şu şekilde anlatıyordu: “Subaylarımız, ikişer, üçer Küçük Asya’nın her tarafında, Ateşkes çerçevesinde, ordularla, cephane ve silah teslimini gözetiyorlardı…Teslim olmuş Türklerden büyük miktarda tüfek, makinalı tüfek, top, mermi kolaylıkla........© Veryansın TV
