Gidenin gelmediği Yemen
Cem Gürdeniz yazdı…
Yemen, antik çağda “Arabia Felix” (Mutlu Arabistan) olarak adlandırılmış ve zengin baharat, tütsü ve değerli taş ticaretiyle ünlenmişti. Ancak Roma İmparatorluğu bile bu topraklarda tam hakimiyet tesis edememişti. Osmanlı İmparatorluğu da Yemen’de 1517–1636 ve 1849–1918 arasında olmak üzere iki dönem hüküm sürdü. Yemen’den 1636 yılında geri çekilmesinin temel nedeni isyanlardı. 1849 sonrası bölgede tekrar tutunsa da Birinci Dünya Savaşı sonunda bu topraklardan ayrılmak zorunda kaldı. İki farklı Osmanlı döneminde gidenin gelmediği, sürekli savaş ve isyanlarla tanınan ülkeydi. Kutsal Hicaz yarımadasını deniz tarafından koruyan, Bab El Mendeb Boğazının girişini kontrol eden stratejik bir yarımadaydı. Uğrunda ağıtlar yazılan yüzbinlerce Türk askerinin şehit düştüğü yerdi. Yemenliler, tarih boyunca çeşitli imparatorluklara karşı direnişleriyle tanındılar. Yemenliler Osmanlı dahil günümüze kadar hiçbir gücün etki alanına girmeyi kabul etmiş bir halk topluluğu değil. Bu direnişi farklı kılan temel unsur şüphesiz başta coğrafyasıdır. Yemen’in dağlık ve engebeli arazisi, dış güçlerin bölgeyi kontrol etmesini her daim zorlaştırmıştır. Bu zorlu coğrafya, Yemenlilere savunmada avantaj sağlamış ve işgalci güçlerin ilerlemesini engellemiştir. Bugün de Amerikan ve İngiliz bombardıman uçaklarının ve gezgin füzelerinin seçilen hedeflere karşı etkisizliğinin temel nedeni dağlık coğrafyadır. Kabile ve feodal yaşam tarzının sert ikliminde toplumsal dayanışma hiyerarşisinin güçlü olması değişik stratejilerin geliştirilmesine izin vermektedir. Osmanlı sonrası Kuzey ve Güney Yemen olarak siyasi hayatına devam eden bu topraklar, 1990 yılında birleşti ve 2011’de başlayan Arap Baharı sonucu uzun süren bir iç savaşın sarmalına girdi. Ayaklanmalar sonucu, Başkan Ali Abdullah Salih, görevini yardımcısı Mansur Hadi’ye devretmek zorunda kaldı. Ancak Hadi, kuzeydeki Şii Müslüman ayrılıkçı hareketleri (Husiler) önleyemedi. Husiler 2015 yılında başkent Sana’yı ele geçirdi. Suudi rejimi 26 Mart 2015 tarihinde Vahabi tiranlığına ve dolayısıyla iç istikrarına büyük tehdit olarak gördüğü Yemen Şiilerinin (Husiler) yükselişini durdurmak için diğer sekiz Sünni Arap ülkesini de yanına alarak Yemen’e karşı deniz ablukası ve hava bombardıman kampanyası başlattı. Böylece Hadi kuvvetleriyle, Sünni güney kabileleri, Arap koalisyonunun yardımını alarak Aden’i geri aldı ve burada geçici bir hükümet kurulabildi. İran’dan yardım aldığı iddia edilen Husileri durdurabilmek için Suudi liderliğindeki koalisyon harekâtına İngiltere, ABD ve Fransa da hedef istihbarat desteği ve uçakların yakıt ikmalinde yardımcı oldu. Ayrılıkçı Husiler bu gelişmelere rağmen Başkent Sana’dan ayrılmadılar ve 2017 Kasım’ında Suudi Başkenti Riyad’a balistik füze atabildiler. Bu olayı takip eden günlerde güneyde kontrolü sağlayan hükümet güçleri de kendi aralarında savaşa başladı. Diğer taraftan 2015 sonrası BM’nin üç büyük barış girişimi söz konusu olduysa da hepsi başarısız oldu. Bu karmakarışık durumda siviller ölmeye ve acı çekmeye devam etti. Yemen halen Arap dünyasının en fakir ülkesi. 2015 yılından bu yana devam eden iç savaşta 4 bini çocuk 10 bin sivil öldü ve 53 bin kişi yaralandı. 3 milyon Yemenli evini terk etti. Halen 17 milyon Yemenlinin gıda güvenliği olmadığı gibi, 8 milyon Birleşmiş Milletler gıda yardımına bağlı olarak yaşıyor. Yemen, bebek ölümlerinde dünya birincisi. Abluka nedeni ile gıda ve yakıt girişine çok kısıtlı şekilde izin veriliyor. Ülkede su genelde pompalarla yeraltından çıkarıldığından yakıt olmayınca su da olmuyor. Yemen’deki durum için BM yetkilileri ‘’son yılların en büyük insanlık felaketi’’ ifadesini kullanıyor.
Mutlu Arabistan ülkesi Yemen’in bugün sürekli savaşın ve aynı zamanda tüm dünyada şaşkınlık ve takdirle izlenen bir direnişin sembolüne dönüşmüştür. Yemen bugün bölünmüş ve iç savaşın hâkim olduğu bir ülkedir. Başkent Sana ve Bab el Mendeb Boğazı’nın doğu sahilleri İran destekli Yemenli Husiler tarafından kontrol edilmektedir. Gazze’de yaşanan İsrail katliamına ateş ve direniş gücü ile dolaylı tutum stratejisi üzerinden cevap veren tek halkın Yemenli Husiler olduğunu söyleyebiliriz. Bu fakir halk bir türlü pes etmiyor. Husilerin bir önemli özelliği limanlarına uygulanan abluka nedeni ile savaşı denize taşımış olmalarıydı. Suudiler 30 Mart 2015’te Husilere denizden abluka başlatmış ve İran Donanması ilk kez bu ablukaya fiilen bölgeye savaş gemileri göndererek Husilerin yanında olduğunu dolaylı olarak göstermişti. Husilerin denize yönelik silahlanması bu tarihten sonra başladı. Husiler iç savaşın yoğun döneminde, 31 Ocak 2017’de Hudeyde açıklarında bir Suudi korvetine füzeyle; 5 Şubat 2017’de yine bir Suudi firkateynine intihar botuyla; 2 Nisan 2018’de de aynı bölgede bir Suudi tankerine güdümlü mermilerle isabetli saldırılar düzenlemişlerdi. 12 Haziran 2018 de Husilerin kontrolündeki stratejik Hudeyde Limanına asker ve cephane getiren BAE’ne ait katamaran tipi süratli destek gemisine yapılan füze saldırısı sonucu gemi batma aşamasına gelmişti. Bunlar dışında ayrıca uzaktan kumandalı botlar ile Suudi koalisyonunun savaş gemilerine Haziran 2017’den 2018 sonuna kadar 4 ayrı saldırı düzenlediler. Suudi Arabistan, 27 Temmuz 2018 günü Kızıldeniz ve Bab el Mandeb Boğazından Suudi tankerlerin geçişini yasakladığını ilan etti. Gerekçe olarak personel emniyeti ve çevre riski gösterildi. Suudi Donanması, Yemen’e karşı başlattığı ve liderliğini yürüttüğü deniz ablukasında yanına sekiz Sünni Arap devletini ve Suudi Hava Kuvvetlerinin desteğini aldığı halde İran’ın desteklediği Husilere karşı başarılı olamamıştı. 2023 sonrasında da Ensarallah örgütüne bağlı Husiler, Gazze Savaşında ilk olarak Kasım 2023’te İsrail’in Kızıldeniz’deki Eliat liman şehrine 2000 km. ‘den dron saldırıları düzenlendi. Ardından Bab El Mendeb’i kullanan İsrail bayraklı/sahipli gemilere boğazın darlığından kaynaklanan askeri coğrafya avantajını kullanarak füze, silahlı insansız hava ve su üstü araçlarıyla saldırılar düzenlemeye başladılar. Husiler ayrıca Kasım 2023’te Galaxy Leader adlı İsrail bayraklı bir gemiye el koyarak Bulgaristan, Meksika, Filipinler, Romanya ve Ukrayna’dan denizcileri on dört ay boyunca esir tuttu. 25 Kasım 2023’te daha büyük bir sürpriz yaşandı. Yemenden binlerce mil uzakta Sri Lanka açıklarında yani Hint Okyanusu’nda İsrailli ZIM şirketine ait Kalandra gemisine insansız hava aracıyla, bir saldırı düzenlendi. 27 Kasım 2023’te ise bölgede bulunan Amerikan muhribi USS Mason ve yakınındaki Liberya bandıralı Central Park isimli gemiye saldırı düzenlendi. 9 Aralık 2023’te Husiler saldırı hedeflerini genişleterek İsrail limanlarına gidecek tüm gemilerin hedef olduğunu deklare ettiler.
18 Aralık 2023 günü ABD, bölgedeki ticaret gemilerine koruma sağlayacak Prosperity Guardian (Refah Muhafızı) Harekâtını başlattığını duyurdu. Bahreyn, İngiltere, Kanada, Fransa, İtalya, Hollanda, Norveç, Seyşeller ve İspanya’dan destek aldılar. 19 Aralık 2023 tarihinde ABD, AB, NATO, Avustralya, Bahamalar, Japonya, Liberya, Yeni Zelanda, Güney Kore ve Singapur ortak bir deklarasyonla Husi saldırılarını kınadı. Husi saldırılarının durmaması üzerine 3 Ocak 2024 tarihinde aynı ülkeler, Husilere silah kullanma tehdidinde bulundular. 10 Ocak 2024 tarihinde Birleşmiş Milletler, 2722 numaralı Güvenlik Konseyi kararıyla Husilere saldırıları durdurma ikazında bulundu. Bu süreç sonunda ABD ve İngiltere 13 Ocak 2024’te ‘’Poseidon Archer’’ harekâtını başlatarak, cruise füzeleri ve hava gücü ile Husilerin kara hedeflerini vurmaya başladılar. Bu harekât başlayana kadar 15 gemiye Husi saldırısı olmuş, 6 gemi füze hasarı almış, 1 gemi kaçırılmıştı. Diğer yandan ABD ve İngiltere’nin söz konusu ortak harekâtı saldırıları azaltacağına aksine artırdı. Poseidon Archer sonrası 2024 Mart sonuna kadar 27 Husi saldırısı daha yaşandı ve bu saldırılarda 12 gemi hasar aldı. 20 Şubat 2024’te Avrupa Birliği de denizde refakat ve koruma görevine yönelik olarak ‘’Aspides’’ harekâtını başlattı. Bu harekata Fransa, İtalya, Almanya,........
© Veryansın TV
