Filibeli Ahmed Hilmi'de Avrupa Siyaset ve Medeniyeti
Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi (1865–1914) 1911 yılında neşrettiği “Yirminci asırda âlem-i İslâm ve Avrupa: Müslümanlara rehber-i siyaset” adlı hacimli eserinde, zamanın Avrupa’sının siyaset ve medeniyetini ele alıyor. Ahmed Hilmi eserini, “Şeyh Mihridin Arusi” mahlasıyla neşretmiştir. Yüz küsur yıl önce neşredilen bu eser, günümüz Avrupa’sının o zamanda nasıl göründüğünü ve bugün için de bu görüntünün değişmediğini göstermesi açısından manidardır.
Filibeli Ahmed Hilmi, Osmanlı son döneminin önemli fikir adamlarından biridir. Hayatı boyunca hiç durmadan basın yayın alanında önemli faaliyetler göstermiş, çıkardığı gazeteler ve neşrettiği risalelerle yaşadığı dönemi anlamamıza ışık tutmuştur. Tasavvufi yönü de ağır basan Filibeli, tarih alanında da iki ciltlik önemli bir eser vermiştir.
Yukarıda adı zikredilen eserinin de, Avrupa siyaset ve medeniyetini anlamak açısından ufuk açıcı olduğunu düşünmekteyiz. Ahmed Hilmi’nin, yüz küsur yıl önce düşünüp yazdıklarının belki bugün için çok ilgi çekici olmadığı okuyucu tarafından düşünülebilir. Fakat yüz yıl önce söylenenlerin, günümüzde çok daha dehşet verici şeklinde ortaya çıkması, günümüzden yüz yıl sonra durumun nasıl olacağına dair ışık tutması açısından önem arz etmektedir.
Hayattan maksat saadet ve refahtır
Filibeli Ahmed Hilmi eserine, okuyucuya seslenerek giriş yapar:
“Muhterem okuyuculara: Bu eser yaralı bir kalbin iniltisidir. Muhtemeldir ki bu iniltiyi çok görenler, itiraz edenler olur. Biz onlara sorarız: Ne hakla?
Hayattan maksat saadet ve refahtır. Saadet ve refah hayat hakkıdır. Bu hakkı İslam’a çok görenlere karşı baş eğmek iğrenç bir zillettir. Şu eseri yazmakla biz, itikadımıza göre bir mukaddes vazifeyi yerine getirdik. Çünkü Hakka ve insaniyete hizmet ettik. Vazife mukaddestir. Bu eseri biz Millet-i İslamiyeye takdim ediyoruz, vereceği hükme razıyız. Baki Yezdan’dır.”
Filibeli, insanın fıtraten sahip olduğu hakları insanların elinden almaya ve onları modern birer köle yapmaya çalışanlara boyun eğmenin iğrenç bir zillet olduğunu ifade eder. Kendi zamanında Avrupa’nın İslam memleketlerinde yapmakta olduğu işgal ve katliamları, insanların hakkı olan saadet ve refahı, insana çok gören emperyalistlere boyun eğmemek gerektiğini zikreder.
İnsanlık tarihinin hiçbir devresinde şimdiki Avrupa siyasetinde olduğu kadar insanlık ve ahlakla alay edildiği görülmemiştir. Avrupa siyasetinin temeli, yalan dolan hile ve aldatmadır. Avrupa siyaset anlayışında, “siyasette cinayet affedilebilir fakat hata affedilemez.” Avrupa’nın siyaset ve içtimaı iğrenç ve menfur kaideler üzerine kurulmuştur. (sayfa 1)
Avrupa siyaseti: Yalan dolan, hile aldatma
Avrupa bilimsel alandan çok ilerlemiştir. Hatta hiçbir asırda bilim ve fen bu dereceye gelmemiştir. Fakat Avrupa icra etmekte olduğu siyasetteki yalanları ve hileleri, sahip olduğu bilimle süslemek ve gizlemektedir. En iğrenç yalan da, bugünkü süslü ve mahirane yalanlardır. Filibeli, Batının mekanik, merhametsiz siyaset ve medeniyetinin portresini çizer: “Yalan, dolan, hile ve aldatma.”
Ahmed Hilmi, Avrupa siyaset ve medeniyetini riyazi bir medeni vahşet olarak niteler.
“Beşeriyetin en vahşetli devirlerinde bile hissiyat-ı aliye ve kerimanenin ortaya çıktığı görülmüştür. Çünkü o vahşetler kötü yola meylettirilmiş bir sevkitabiinin, hayvani ihtirasların eserleri idi. Lakin Avrupa siyasetinin adımlarında ve hareketlerinde yüce ve insani hislerden bir zerre görülemez. Çünkü “medeni vahşet” fenni ve ilmi, hatta güzelce hesap edildiği için riyazi bir vahşettir.” (sayfa 4)
Günümüz dünyasında emperyalist Avrupa’nın işlediği insanlık suçları, katliamlar, sömürüler göz önüne alındığında, Filibeli’nin bu tespitinin ne kadar yerinde olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Yaptıkları her katliamı ve sömürüyü matematiksel olarak dile getirmeleri, hemen her şeyi istatistiki verilerle ifade etmeleri, aslında insanlık onurundan ne kadar uzak olduklarını göstermektedir.
Siyaset gıdasını din ve ahlaktan alır
Müellife göre, “Siyaset ve idare, bütün içtimaiyat, gıdasını “hikmet”, “din” ve ahlaktan alır.”
Filibeli, Avrupa siyasetinin hangi temeller üzerine kurulduğunu anlamak için, yürürlükte olan felsefi anlayışın ve ahlakın tetkik ve tenkit gözüyle değerlendirilmesi gerektiğini söyler.
“Darvin’in Tarih-i tabii’deki “hayat rekabeti”, “ayıklama” (ıstıfa) ve “galebe” nazariyeleri hayret edilecek bir şekilde konu ve yer değiştirerek ve çevresini genişleterek nihayet bütün içtimaiyat bu nazariyelerden alınan düsturlara tabi oldu.
Evvelleri........© Venhar Haber
