Öğretmen yetiştirmede yeni bir dönem
Yıllar önce derslerde öğretmen yetiştirme konusunu anlatırken kurduğum şu cümle, bugün de geçerliliğini koruyor:
“Dârülmuallimîn, Sultan Abdülmecid döneminde, 16 Mart 1848’de kuruldu ve sistematik olarak ilk öğretmen yetiştirme programıydı. Ancak o tarihten günümüze kadar Türkiye, onlarca farklı öğretmen yetiştirme modeli uygulayan dünyadaki ender ülkelerden biri olmuştur.”
Bu durum, öğretmen yetiştirme konusundaki arayışımızın, değişime açıklığımızın ve sürekli iyileştirme çabamızın bir göstergesi olduğu kadar, istikrarlı ve uzun vadeli bir sistem oluşturma konusundaki eksikliğimizi de ortaya koyuyor. Dünyada başarılı eğitim sistemlerine sahip ülkeler, öğretmen yetiştirme modellerinde belirli bir süreklilik sağlarken, biz ise farklı yaklaşımları sık sık değiştirerek uygulama konusunda bir örnek teşkil ediyoruz.
Günümüzde eğitimde köklü reformlar yapan ülkeler, öğretmen yetiştirmede bilimsel araştırmalara, uygulamalı eğitim süreçlerine ve meslek içi gelişime dayalı sistemler inşa ederken, Türkiye’nin de daha sürdürülebilir, nitelikli ve dünya ile entegre bir öğretmen yetiştirme modeline odaklanması gerekiyor.
Millî Eğitim Bakanlığı tarafından kurulan Millî Eğitim Akademisi de , öğretmen alım ve yetiştirme sürecini köklü bir şekilde değiştiren bir yapı olarak karşımıza çıkıyor. Akademi, öğretmen adaylarının belirlenen kriterler doğrultusunda bir eğitim sürecinden geçmesini ve bu süreci başarıyla tamamlayanların sözleşmeli öğretmen olarak atanmasını öngörüyor. Sistemin avantajları ve dezavantajlarını değerlendirdiğimizde, farklı açılardan önemli sonuçlar ortaya çıkıyor.
Türkiye’de öğretmen yetiştirme sürecinde köklü bir dönüşüm öngören akademi modeli, öğretmen adaylarını daha nitelikli bir eğitimle mesleğe hazırlamayı hedefliyor. Bu sistem, teorik bilgilerin yanı sıra uygulamalı eğitimleri de içeren uzun soluklu bir süreç sunarak öğretmen adaylarını sınıf yönetimi, pedagojik formasyon ve müfredat bilgisi açısından daha donanımlı hale getirmeyi amaçlıyor. Ancak, bu yeni modelin hem avantajları hem de bazı riskleri bulunuyor.
Akademi modeli, öğretmen adaylarının yalnızca KPSS puanı ile değil, Millî Eğitim Bakanlığı Akademi Giriş Sınavı (MEB-AGS) ve akademi sürecindeki eğitim performanslarıyla değerlendirileceği bir sistem getiriyor. Bu süreç, OECD raporlarına göre öğretmen niteliği en yüksek ülkelerde olduğu gibi en az bir yıl uygulamalı eğitimi zorunlu kılarak meslek hayatına daha hazır öğretmenler yetiştirmeyi amaçlıyor. Ayrıca, akademi yalnızca öğretmen adaylarına değil, mevcut öğretmenler ve yöneticilere de........
© tv100
