Bir medeniyetin iflası, toplumsal çürüme
“Oğlum Behçet, sen bir medeniyetin iflâsı nedir, bilir misin? dedi. İnsan bozulur, insan kalmaz; bir medeniyet insanı insan yapan manevî kıymetler manzumesidir. Anlıyor musun şimdi derdin büyüklüğünü? Cahilsin; okur öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu bunun çaresi yoktur…
Bu sözler Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, medeniyet meselesini ele aldığı Mahur Beste romanında geçer. Tanpınar, Mahur Beste’yi, 1944 yılında kaleme almaya başlar ve toplumun sorunlarını eserine yansıtarak günümüze ayna tutar.
Hani deriz ya hep eskiden bu kadar kötülük, ahlaksızlık yoktu. Aslında hep vardı, sadece bugün ki kadar görünür değildi. Yüzlerce yıl önce yazılmış kitapları okurken değişen pek bir şeyin olmadığını gayet iyi anlıyoruz. Hatta bazen şimdi daha mı iyi durumdayız dediğimiz oluyordur. Zaman, zemin, konjonktür, koşullar değişse de insan hep aynı insan…
Tanpınar yine Mahur Beste eserinde şöyle ifade eder: “Cemiyetin kaderini yapan her türlü geçici şartlar aşılsa bile, çok derinde, aşılması imkânsız olan bir duvar vardı. Bu her medeniyetin fertlere bir miras gibi aşıladığı, içtimai bir insiyak halinde babadan oğula süregelen zihniyetti. Onu değiştirmek çok güçtü. Hâlbuki o olduğu gibi kaldıkça her adımda bin bir şekle bürünerek gene karşımıza çıkacaktı.”
Devamında: “Her alanda insanı yeni baştan, yeni esaslarla kurmamız lazım; yeni kıymetlerle yaşayan bir insan. Hâlbuki bu imkânsız...”
Evet, eskiden kötülükler vardı ama bu kadar görünür değildi. Yeni medya araçları, dijital devrimin getirdiği avantajlar ve dezavantajlar.........
© tv100
visit website