menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sevmeden koştum, koşarak değiştim

10 0
27.10.2025

Bu ülkede yazmak zor. Ne yazarsan yaz, çoğu zaman okunmaya değer bulunmuyor. Hangi
kesime ya da statüye hitap edersen et, eğer farkındalık yaratmaya çalışıyorsan kimsenin
dikkatini çekmiyor.
Yine de yazmak istiyorum; çünkü bu kez konu sadece benim değil, bedenin de hikâyesi.
Bu yazı hem samimi hem de kanıta dayalı olsun istedim. O yüzden kendi deneyimimi
anlatırken, koşunun vücuda etkilerini güncel bilimsel çalışmalarla birleştirdim.
Keyifli okumalar dilerim.
Koşuya Başlamak: Neden?
Koşuya başladığımda kendime defalarca sordum: “Bunu neden yapıyorum?”
Henüz “aşkla” koşmuyordum ama koşarken değiştiğimi açıkça görüyordum.
Zamanı daha iyi yönetmeyi, disiplini gündelik hayata taşımayı, kendi sınırlarımla pazarlık
etmeyi öğrendim.
Spor böyle bir şey zaten: Yoğun olunduğunda bırakılacak bir aktivite değil. Uzun soluklu bir
düzen getiriyor; hem fiziksel hem de sosyal yaşamı biçimlendiriyor. En önemlisi — zamanı
yönetmeyi öğretiyor.
Artık yürüyüş yapmıyorum. Arkadaşlar “yürüyüşe çıkalım” dediğinde, onların bir saatte 5–6
kilometre yürüdüğü mesafeyi ben 10 kilometre koşarak tamamlayabiliyorum. Bu fark bana
zamanı ve enerjimi daha verimli kullanmayı öğretti.
Yine de “her yerde ve her zaman koş” fanatizmine uzak duruyorum; aradığım şey hız değil,
dozunda bir alışkanlık.
1. Kas–Eklem Sistemi: “Dizleri Bitirir” Efsanesinin Bilimi
Rekreatif (yarışmacı olmayan) koşunun kalça ve diz kireçlenmesi (OA) riskini artırmadığı,
hatta daha düşük seyrettiği uzun süredir tartışılıyor.
25 çalışmanın bir derlemesinde rekreatif koşucularda osteoartrit oranı %3,5,........

© Turktime