menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Muâsır medeniyet mi çağdaş uygarlık mı?

9 9
15.02.2025

Değişimler, toplum direnişleri şehir ve kültür çevrelerinde teşkilâtlı, kırsal alanda duygusal olur. Şeklî değişmeler orada toplumsal bir sıkıntıdır. Fesi çıkartıp kasket takan köylü buna bir anlam dahî veremezken yılların alışkanlıklarından nasıl soyutlanacakları sosyal bir problemdir. Asyalı bir kavim geçen asırda her şeyiyle Avrupâîleşme sürecine sokulmuştur. Büyük şehir ve bürokrasi çevrelerindeki bu başkalaşımın etkisi çabuk görüldü. Medeniyet beynelmilel olsa da kültür millîdir.

Şapka inkılabı sonrasında Anadolu insanı...

Millî kopuşu dert edinen herkesin esas mes’elesi kültürdür. Bin bir târifi yapılan kültürün en sâde açılımı nedir diye düşünecek olursak, sâdece “millet” demek kâfidir. Çünkü o, milletlerin omurgasıdır. Din, dil, târih, edebiyat, müzik, destanlar, göçler, istîlâlar, bitişler ve kopuşlar, sonra tekrar dirilişler hep kültür parantezi içindedir. Medeniyet beynelmilel olsa da kültür millîdir. Şunu da belirtelim ki medeniyetleri de etkileyen değişik kültürlerdir. Millîleşen medeniyetler halkıyla daha çabuk bütünleşir. Biz Asyalı bir kültürün en az beş bin yıllık uzantısı ve bin yıllık da İslâmî medeniyetin filiziyiz.

ZORLA KABUK DEĞİŞTİRME

1839’dan îtibâren hem kültür hem de medenî bir deprem yaşadık. Asyâî gen taşıyan kavmimizi mutasyon bir kültürle Avrupâî yapmaya kalktılar. 1839-1909’lar arasındaki devre, adaptasyon denemeleri ile geçti. 1909-1920 arasındaki döneme harplerin, darbelerin, askerî vesâyetlerin gölgesinde “Bırak böyle kalsın, sonra düşünürüz” devresi diyebiliriz. 1920-1950 arasındaki süreye de “Tek yol lâik Batı” dönemidir denmelidir. Asyalı bir kavim geçen asırda her şeyiyle Avrupâîleşme sürecine sokulmuştur. Büyük şehir ve bürokrasi çevrelerindeki bu başkalaşımın etkisi çabuk görüldü. İstanbul’da uzun zamandır yaşayan gayrimüslimlerin hayâtı, âdetâ genelleştiriliyordu. Batı tarzı giyinen Osmanlının Avrupa hayranları, kadınlı erkekli artık sâdece Pera’da (Beyoğlu) değil, Fâtih’te, Süleymâniye’de, Üsküdar’da da geziyorlardı. Gayrimüslim jantilerin eğlence mekânları değişik yerlere de açılmaya başladı.

DEVRİMLER VE ANADOLU

Peki, Anadolu bu başkalaşımın neresindeydi? Başkalaşım sâde Batı hayranlığı ile değil, inkılâplarla olur. İnkılâp köklü değişmedir. Sosyal bir depremdir. Devrim, ihtilâl veyâ inkılâp her ne denirse densin imbat rüzgârı esintisiyle değil, fırtınalarla, tsunamilerle gelir. Öyle de oldu. Mahkemeler, kânunlar, zecrî tedbirlerle devrimler oturtulmaya çalışılıyordu. Değişimler, toplum direnişleri şehir ve kültür çevrelerinde teşkilâtlı, kırsal alanda duygusal olur. Şeklî değişmeler orada toplumsal bir sıkıntıdır. Fesi çıkartıp kasket takan köylü buna bir anlam dahî veremezken yılların alışkanlıklarından nasıl soyutlanacakları sosyal bir problemdir. Onlara devrimler balolarla, plâjlarla, tiyatrolarla girmedi. Flârmoni orkestrasının ne olduğunu da bilmezlerdi. Yeni baskı kitap ve gazete de yoktu. Kadınları şalvar giyip, çarşaf, keşan ve poşu ve ehram bürünüyorlardı. “Dışarıda ne oluyor bilmiyoruz, ama biz çok şeyde aynıyız” diyorlardı. Ama öyle olmadı. Bir total uygulama olan devrim, Anadolu’ya da girdi. Bölgesel zecrî tedbirler uygulanmaya başladı. Nöbetçi dikip samanlıklarda gizli gizli Kur’ân-ı kerim öğrenmelerine de bir anlam veremiyorlardı. Ne vardı bunda? Kitâbını öğrenmeye jandarma ve muhtar niye mânî oluyordu? Müfettiş edâsıyla gönderilen öğretmenler baskıyla günde en az bir defâ alıştırmak amacıyla “Tanrı uludur” diye minâre veyâ yüksek bir yerden sözde ezan okutulmasına da köylü bir anlam veremiyordu. Şaşırıp da “Allâhü ekber” dese zâten dipçiği yiyordu. Dînî eğitim yasaklandı. Dînî eğitim dediysek elif-ba, namaz oruç gibi temel bilgilerden bahsediyoruz.

ÖĞRETMEN MUHTAR İŞ BİRLİĞİ

Kıyâfet devrimi köylü için nedir? Tarlaya, davara, ahıra giden köylü ne giyecek? Ama o da öyle olmadı. “Atma da Hamidiye atma, şapka da giyeceğuk, manto da giyeceğuk!” diyen Rizeli, hüzünlü hüzünlü İpsiz Receb’i ve onun verdiği mücâdeleyi düşünüyordu. Büyük şehirlerin devrimlere alışması dar bölgelere göre nispeten kolaydı ama köylerde devrimler yabancı dille senaryo repliklerini konuşan yabancı aktörler gibiydi. Yâni bir şeyler ezberliyorlardı ama ne dediklerini anlamıyorlardı. Ah Anadolu! Ne olduğunu anlamadan bir hâllere giriyordu köylüm. Şehirler “elde bir” diyen zihniyet Anadolu’ya da el attı. Anadolu muhafazakârdır ama bu yapıyı şuurla değil örfleriyle sâhiplenirler. Bu........

© Türkiye