Bu çılgınlığın sonu savaş olmasın!..
Nerden çıktı bu korumacılık diye soran varsa hemen tarihçesine geçeyim: Alman Tarihçi Okulu'ya göre, klasik iktisat bilimi teorik çatısını kurarken genellikle tümdengelim yöntemini kullanmış, soyutlamalara gitmiş ve akılcılığa fazla ağırlık vermiş gözükür. Ortaya mantıklı bir çerçeve çıkmıştır ama, bu çerçeve gerçeklere uymamaktadır. Çünkü her zaman ve her ülke için geçerli iktisat ilkelerinin ortaya konmasına imkân yoktur. Toplumlar sürekli bir değişim ve yenilenme içindedirler. "Bu nedenle iktisat bilimi tarihçi bir yaklaşımla ve diğer bilimlerle iş birliği yaparak bu değişim ve yenilenmeyi incelemelidir" derler. Yani şunu demek istemişler: İktisatta mutlak nitelikte evrensel kanunlar yoksa klasiklerin evrensel kanunlara dayandırdığı doğal düzen de yoktur. Şu hâlde toplumu optimum refaha iktisadi liberalizm değil, yerine göre yapılacak kamu müdahaleleri götürebilir. Ülkeler arasında da liberalizm söz konusu değildir. Ulusal ekonominin korunması için sürekli gümrük koruması gereklidir. Buradan da anlaşıldığı gibi korumacılık öncelikle bir Alman buluşudur... Sebep belli: 19. yüzyılda Almanya'nın sanayileşmede İngiltere ve Fransa'nın gerisinde kalması, bu ülkenin düşünürleri arasında biraz gelişmişlik kompleksi ve klasik liberal doktrine bir tepki oluşturmuştur. Sonuç olarak da ülkeyi hızla sanayileştirmede birey yerine devlete görev verilmek istenmiştir. Bununla birlikte devletin ekonomik hayatta ağırlığının arttırılmak istenmesine ve klasik liberal doktrinin eleştirilmesine karşın, tarihçi Okulu, hiçbir zaman tam bir kapitalizm karşıtı niteliğe sahip olmamıştır. Trump ve etrafındakiler de kapitalizme karşı çıkmıyorlar zaten, sadece serbest piyasayı istemiyorlar. Yani, liberalizmin karşısında ama kapitalizmin yanındalar. Bu haftaki yazımda yaşanan korumacılık çılgınlığıyla çöken dünya piyasalarını endişeyle seyredenleri tarihten birkaç örnek vererek rahatlatmak istedim. Beterin beteri var gibi gözükse de, kayıpların mutlak........
© Türkiye
