Ah bir zengin olsam!
Eski zaman zenginlerinin eli ve evi açıktı. Yedirirler, içirirler, yüzlerce insanı giydirip kuşatırlar, mahallenin fakir fukarasını gözetirlerdi. Eskiler “Sıcak ile zenginlikten zarar gelmez” derdi. Ama zenginlerin derdinin daha fazla olduğu da belli bir şeydir. Üstelik zengini hayırsız evlat mahveder derler. Zengin, Farsça taş manasına seng kelimesinden gelir. Taş gibi ağır çeker demektir. Eski Türkçede zengine bay denir. Damdaki Kemancı’nın “Ah bir zengin olsam!” şarkısı meşhurdur. Çokları zengin olsa ne yapacağını bilmez veya şaşırır. Gençler kolay yoldan zengin olunacağını zannederler. Öyle olmadığını anlayınca servetin ancak kumar, borsa, kaçakçılık gibi yollardan elde edildiğini düşünürler. Böylesi vardır elbette. Ama zenginliğe, çalışmakla, sabırla ve bir de talihin yardımıyla basamak basamak çıkarak ulaşılır. Bunun için meşhur zenginlerin hatıratlarını okumak iyidir. Saniyelerini boş geçirmedikleri görülür. Şimdi herkes paraya taliptir, çalışmaya değil... Aksi takdirde, zenginin malı züğürdün çenesini yorar! ÜÇ KİŞİYE ACINIR! Para darlığının her zaman hüküm sürdüğü Osmanlı cemiyetinde şimdiki manada zengine rastlanmazdı. Zengin denenler, geniş arazilere sayısız hizmetkârlara sahip kişizadelerdi. Ama çoğunun cebinde beş parası olmadığı olurdu. Sultan Hamid devrinde, kuşağında veya koynunda gizlice getirdiği bir miktar altın sermaye ile bir köylünün, birkaç sene zarfında, düğününe nazırlar gelecek kadar mevki, servet yapmış bir tüccar olması imkânsızdı. Zira ticaret âlemi o devirde ananelere bağlı, zenginlik ise zamana muhtaçtı. Türedi iş adamı çok güç ve çok geç yetişirdi. Cihan Harbi, vurgunculuk yaparak servet kazanan zenginler türetti. Hazmedemedikleri bir serveti harcarken, sonradan görmelikte kusur etmediler. Mamafih haydan gelen huya gider hesabı, çoğu az zamanda dilenecek hâle geldi. Zenginken fakir düşmek de hayatın en acı cilvelerindendir. Şahane Züğürtler piyesi bunu mevzu edinir. Hazret-i Peygamber, “Üç kişiye acınır. Zenginken fakir olana, makamını kaybedene, cahiller arasına kalan âlime!” buyurmuştur. Meşru yoldan gelen ve hayra giden servetin herkese faydası vardır. Kur’ân-ı kerimde zenginlik ve servet övülür (Sad: 31). Peygamberlerin ve eshabının çoğu zengindi. Ağniya-ı şâkirîn (şükreden zenginler), fukara-yı sâbirînden (sabreden fakirlerden) evla görülmüştür.........
© Türkiye
