menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Gençliğim eyvah!

42 1
04.04.2025

Geçen haftaki yazımda tehlikeli bir gelişmeye parmak basmıştım. İBB Başkanı yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet ve terörle iltisaklı olma gibi hususlarla gözaltına alınmıştı. Konu yargıda intikal etmişti. Neticede yargı, şahitleri, bilirkişileri dinleyecek, belgeleri değerlendirecek, araştıracak ve nihayetinde hükmünü verecekti. Elbette devlet ve milletin malını çarçur etmenin, hesabına geçirmenin, yolsuzluğun ve rüşvetin bir bedeli olacaktı. Terör mensuplarını desteklemek ise apayrı bir husustu. Bu tip soruşturmalar ve yapanın yanına kâr kalmaması gelecek açısından son derece önemlidir. Zira hesap sorulacağını bilmek bir daha aynı yola tevessül edecekler için caydırıcı olur. Fakat ülkemizin içinde bulunduğu siyasi nefret sağlıklı hareketlerin önünü kesiyor. Sosyal mecralarda olduğu gibi, insanlar düşünmeden araştırmadan bir tarafın militanı gibi hareket ediyor. Nitekim yargıya intikal etmiş bir davada sokağa çekilen gençler bir anlamda yolsuzluğun, rüşvetin, usulsüzlüğün ve iltimasın üstünü örtme gibi bir görevin paravanı oldular. Bu hareket yarınlarda birilerine, milletin malını talan etme yolunda teşvikten başka bir fayda sağlamayacaktır. Sadece bu kadar mı? Maalesef sokaktaki gençlerin gösterdiği tavırlar bizim sümen altı yaptığımız pek çok hastalıklı yönümüzü de ortaya çıkardı. Gençlerimizin düçar olduğu ahlaki erozyonu bir kez daha gözler önüne serdi. Cumhurbaşkanımıza ve tepki gösterdikleri insanlara en galiz adi ve bayağı küfürler havada uçuştu. İçlerinde taşıdıkları nefreti nasıl bir dışa vurumdu bu? Ölmüş anneler ve babalar da bu küfürlerden nasibini aldı. Bu korkunç sloganlar mitingi tertipleyenleri ve onları sokağa davet edenleri hiç endişelendirmedi. Bilakis zevkin doruğunda gezindiler! Orada da bitmedi. Önlerine çıkan camileri meyhane gibi kullandılar, duvarlarını pislediler, haziresindeki kabir taşlarını yer ile yeksan ettiler. Biz bu tip davranışları ortaokul yıllarımızda Yunanlı askerlerin Bursa’ya, Bilecik’e girdiklerinde işledikleri şenaatler olarak okurduk. Şimdi ise gençlerimizin mabetlerimizdeki tavır ve davranışları olarak haberlere konu oluyor, gazete sayfalarına düşüyor, tarihimize geçiyor. Dükkânlara ve insanlara verilen zararlar da az değil. Dolayısıyla ahlaksızlıkta dizginlenemez bir gençlik mi ortaya çıkıyor. Hak hukuk tanımaz, edep hayâ bilmez bir kitle ile mi karşı karşıya kalıyoruz. Üzerinde dikkatle düşünülmesi ve eğitim sistemimizin mutlaka tartışılması gereken bir durumla karşı karşıyayız. Eğitim deyince artık sadece okullar da akla gelmemeli. Ailede başlayan bir eğitimden TV’lerde verilen mesajlara kadar uzanan bir gerçekten söz ediyorum. Aksi hâlde herkesin “yandım anam” diye bağıracağı günler fazla uzakta değil.

"Aile Yılı" ama, nasıl!

İstanbul Sözleşmesi, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, LGBT gibi küresel projelerle aile yapımız son on yılda paramparça edildi. İstanbul Sözleşmesi ortadan kaldırıldı ise de onun aktif ve acımasız uygulama aparatı olan 6284 no.lu kanun bütün ağırlığı ile varlığını devam ettiriyor. Yuvalar yıkılmaya devam ediyor. Onun varlığı sebebiyle CHP bu konuda sakin ve suhuletli hâlini devam........

© Türkiye