Önümüzdeki hafta Beşiktaş’a rakip olacaklar... Spor kulübü mü, Terör örgütü mü?
Maccabi, bir semt ismi değil, Seleukoslara karşı savaşan gerilla lideri. İlki İstanbul’da kurulan siyonist cemiyet, ağırlandığı vatana ihanet etti. Avrupalı Yahudiler geçtiğimiz asır, karanlık şehirlerde, sefil gettolarda yaşar, güneş yüzü görmez, itilir kakılırlar. Sesleri fısıltıya döner, müstear isim kullanırlar. Hristiyanlar onlardan hazzetmez, çünkü Hazret-i Meryem ve İsa aleyhisselam hakkında hoş olmayan şeyler konuşurlar. İspanya’da yok edileceklerdir, Bayezid Han gemileri yollar, leventlerimiz alır, getirir. Osmanlı iş verir, aş verir, yer gösterir. Karikatürcüler Yahudileri sıska ve kambur çizer, kısa kol, sivri sakal ve pörtlek göz yakıştırır, fıkralar uydururlar Salamon’la Mişon’a. Halk arasında düztaban oldukları söylenir, nereden biliyorlarsa ve hem ne gibi bir mahsuru varsa. Avrupa Yahudileri bu antisemitik havadan yorulur, devlet peşinde koşmaya başlar. Osmanlıda baskı görmez, aşağılanmaz, kendilerini saklama ihtiyacı duymazlar. Dünyada rahat yaşadıkları 4 şehir vardır, İzmir, Selanik, İstanbul ve Bursa. Ticaretlerini yapar, mekteplerini kurar, çarşıda pazarda İbranice konuşurlar. Hatta o rahatlıkla gelir “Filistin’de bize yer verin” talebinde bulunurlar. Karşılığında bütün dış borçlarımızı ödeyecek, Avrupa’da lehimizde haber yapacaktırlar. Abdülhamid Han net konuşur: “O topraklar kanla alındı, parayla satılmaz!” Bakar bunlar ısrarcı, Fillistin arazilerini ve Irak’taki neft havzalarını kendi parasıyla satın alır tapuları elinin altında tutar. (Şehzade iken büyük servet kazanmıştır Avrupa borsalarında.) İlerleyen yıllarda ittihatçılar sultanın malına mülküne el koyar, mirasyedi edasıyla dağıtırlar.
PARAYSA PARA!
Biliyorsunuz Birleşik Krallık sömürgecilikle semirir, 5 kıtaya yayılıp güneş batmaz bir imparatorluk kurar. Tefecilik ile deli para kazanan Yahudiler (Bilhassa Rotschildler) Londra ile iyi geçinir, münhal bir toprak parçası isterler. Akıllarından Kıbrıs ve Güney Afrika geçmektedir. İngilizler “beeelki” der, “Uganda!” Halkı olmayan bir yurda, yurdu olmayan bir halk yerleşecek, dengeler oynayacaktır kara kıtada. Yerlilerin varlığı mı? Hiiiç mühim değildir, henüz insandan sayılmazlar daha. Bu fikir 6. Siyonist Kongresi’nde kabul görür. Lakin Herzl’in ölümünden sonra (1904) siyonistler arasında münakaşa çıkar, aşırılar “Uganda değil Filistin” der, tavır koyar. 7. Siyonist Kongresi’nde (1905) Filistin diyenlerin sayısı artar ve Uganda mevzuu rafa kalkar. Filistin boş değildir oysa, Hazret-i Ömer devrinden beri yerleşen bir halk vardır orada. Bunu onlar da bilir ufak ufak hazırlanırlar savaşa. Nasıl? Sporla! Şöyle: Diasporadaki siyonist patronlar jimnastik salonları açar. “Muscular Judaism” sloganına sarılıp vücud yapacak, kendilerini gösterecektirler cihana. Spor birlikleri, Bar-Giora, Samson ve Maccabi gibi Mitolojik kahramanların adlarını taşır. O yıllarda Friedrich Ludwig Jahn tarafından geliştirilen “Turnen” jimnastikleri güçlü çevik Alman gençleri yetiştirmekte, cepheye hazırlamaktadır açıkça. Çek milliyetçileri ise marş ve bayrak hayallerini “Sokol hareketleri” ile zinde tutar.
MERKEZDEN TAŞRAYA
Bugün birçok Maccabi Kulübü var ama ilki 8 Ocak 1895’te Alman ve Avusturya siyonistleri tarafından kurulur: “Israelitische Turnverein Konstantinopel” adıyla. Nerede? İstanbul’da! Kulübün başkanlığına........
© Türkiye
visit website