CEVAHİR GİBİ CAMİ MİLYAR KIRAT PIRLANTA
Altunizade, bugün İstanbul’un mutena semtlerinden biri, İsmail Zühdi Paşa’nın cami, hamam, mektep ve medrese yaptırdığı yıllarda kır bayırdır oysa... Atmışlı yıllarda Altunizade küçük bir mahalleydi, 1 numaralı tramvay (Kadıköy-Kısıklı) buradan geçerdi. Sanırım ihtiyari duraktı, vatman nadiren durur, bakar boş, hız kesmeden devam eder yoluna. Sağda solda duvarlarını sarmaşık sarmış, camları çatlamış, çatısı otlu, demirleri paslı, kuytuları örümcek ağlı konaklar vardı. Metruktular. Kapıları açılmaz, tekin de sayılmaz. Gelgelelim sarı boyalı camisi göz alıcıydı, davetkar. Sahi niye inip de bakmazdık, insan merak eder, bir vakit namaz kılar. Sonra Boğaz Köprüsü yapıldı, E-5 açıldı, Altunizade altın oldu, harabeler viraneler kapış, kapış, anasının nikahına.
BABA YADİGÂRI
Efendim Seyyid Ali Altuni Efendi bilumum güzel sanatlarla ilgilenen bir tacirdir, bilhassa varak işinde mahirdir. 64 gemisi ile Mısır’a kereste yollar ki hatırı sayılır zenginler arasında. Zaman zaman devletten taşıma ihalesi alır, hakkıyla yapar. Seyyid Ali Bey vefat edince işler kalır mı oğlu İsmail Zühdi’nin omzunda? Her teknede beş tayfa çalışsa 300 maaş. Daha bunların tamiri bakımı, raspası, kalafatı, yelkeni, halatı... Ödeme isteyenler gelir onu bulurlar. Defterleri karıştırır, kahyalara danışır, öğrenir ki hazineden takriben 30 bin altın alacakları var. Evet Fatih Kurşunlu Medresesinden mezundur, hesabına sağlam. Lakin yol yordam bilmez, acemidir daha. Verin benim paramı diye saraya dayanacak hali yok ya. Acaba nasıl yapsaaa?
KİM BU CİVAN?
Serasker Hüsrev Paşa baba dostudur. Hadiseyi duyunca “Gel benimle” der, dooğru II. Mahmud Han’ın huzuruna. Sultan bakar gözleri çakmak çakmak yanan bir genç, içi ısınır ona. “Kim bu” gibilerden bakar paşaya. -Efendim İsmail Zühdi evladımız rahmetli Altuni Ali Efendi’nin mahdumudurlar. Padişah ayağa kalkar delikanlıyı kucaklar bağrına basar “Vaayy Altunizade vayy” der ki lakabı öyle kalacaktır bundan sonra... Halini hatırını, neyle iştigal ettiğini sorar. -Efendim babamdan kalan gemileri çalıştırıyorum ama asıl merakım hattatlık, nakkaşlık ve inşaat hususunda. -Aaa ne güzel. Ama bunlar ustasız olmaz evladım, söyleyeyim de seni enderuna alsınlar, orada mahir mimarlarla tanışırsın, ufkunu acar. -Başustune sultanım. -Bak ben cumaları burada kılıyorum, sen de gel görüşelim zaman zaman. -Şeref duyarım.
MİMAR AĞASI
İsmail Zühdi parasını keş alır, eli rahatlar. Enderun........
© Türkiye
visit website