Taş-mâden devri teorileri ve ilk insanlar
PROF. DR. OSMAN KEMAL KAYRA
“Homo sapiens” insan tipi tam bir teoridir. Üç ilâhî dînin Hazret-i Âdem’e âit bilgileri benzerlik gösterirken Hristiyan Oryantalistlerin de bu tezlere îtibâr etmeleri tuhaftır. Genel anlamda ilâhî kitaptaki bilgileri bilimsel olmamakla suçlayan modern bilimciler aslâ inandırıcı delillerle ortaya çıkamamışlardır. Çağdaş dünyâda da “homo sapiens” insan tipi yaşamaktadır. O hâlde bunun çağlarla değil, medeniyete uzak bölgelerle alâkası vardır.
Dinler, beşerî ve vahyî dinler târihi olarak incelendiğinde beşerî dinlerin ortak karakteri elle tutulur, gözle görülür bir objeye tapmaktır. Hepsinde basit ibâdetler daha doğrusu tapınmalar, ritüeller ve kurban kesmeler vardır.
Bu dinlerde genelde bir muğlak ruh kavramı göze çarpar. Çoğu inanç sistemlerinde rûhun ebedîliğine inanılır, fakat sonrasında ruhların nereye gidecekleri mes’elesi açıklanamaz.
İlk insanlar döneminde büyük kitlelerin inanış sisteminde Şamanizm’i görürüz. Şamanizm çok yaygın bir inanış şekli olup her ilkel kavmin din atlama eşiğidir. Bu inanışta töreler din gibi algılanır ve kurallara uyum çok katıdır. Bu inanışta açık bir “tanrı” fikri yoktur. Bu inanış “Fetişizm” ve sanal “put” devrine geçişin eşiğidir. Putların (fetişlerin) herhangi bir şekil içinde olması gerekmez; nan-figüratif olanlar daha cezbedicidir. Hayvan, insan, hayvan-insan vs. şeyler fetiş olabilirdi.
Fetişizmde kabîle putları olduğu gibi âile putları da vardı. Bu dönemlerde fetişçilik, yontma ve tasarlama şeklinde geçerli bir meslek hâline de gelmişti.
Bu dinlerde korku çok önemli bir etkendi. İnsanlar korktukları şeyleri “tanrı” olarak benimser ve onların gazabından “tapınarak” kurtulmaya çalışırlardı.
UĞURSUZLUK VE KORKU TANRILARI!
Bugün hâlâ uğursuz kabûl edilen ve hangi evin damında öterse o evden cenâze çıkacağına inanılan kuşa saygı îcâbı “baykuş” denir ve öttüğü zaman hâlâ “Murat kuşu murat kuşu murâdın olsun, oğlun kızın bol olsun, bizim de murâdımızı ver!” şeklinde şirke varabilecek söylemlerle, cinlerden bahsederken “üç harfliler” veyâ “iyi saatte olsunlar” ifâdeleri Şamanist ve fetişist devir inanış izleridir.
Tabîat kuvvetlerinde korunmak zor olduğu için ayı, kurt, aslan, kaplan, yılan gibi bölgesel vahşî hayvanlara “tanrılık” ithâf etmek veyâ gök gürlemesi ve şimşeklerden korunmak için yapılan tapınmalar hep bu fasîledendir.
Bu yüzden ulaşılamaz ve saygı duyulan Güneş’e, Ay’a ve yıldızlara da uzun müddet tapınılmıştır. Yine bölgelerdeki yanardağlar da kutsal kabûl edilmiştir. Denizci kabîlelerde deniz varlıkları “deniz rûhu”na veyâ denizlere hâkim olan bir “tanrı”ya tapınılmıştır.
İlkel dinlerde “kurban kesmek” de yaygın bir ibâdet şekliydi. “Sunak” denilen taş tezgâhlarda insan da kurban edilirdi. Eski Bâbil’de, Mısır’da ve Yunan’da insan kurbanları destanlara da konu olmuştur. Eski Mısır’da Nil’in suyu azaldığı zaman mutlaka bir insan kurbân ederlerdi. Eski Yunan’da da sefere çıkan gemilere rüzgâr vermesi için genç kızlar kurbân edilirdi. Akha Kralı Agamemnon, kızı İphigenia’yı rüzgâr vermesi için tanrılara kurbân eder. (Yunan Mitolojisi)
Eski Hind’de ölen mihrâce ile birlikte karısı ve atı da yakılırdı. Büyücülük ve sihir de çok önemli bir figürdü.
Şamanlar, pozitif bir şekle bürünen “otacılık”ta (şifacılık) şifâlı otlarla ve yarayı mikrop kapmasını önlemek için dağlamakla yeni bir boyuta sokmuşlardır. Gerçi mikrop bilinmiyordu ama yaranın enfekte olması ve ağırlaşması onları bu fiile sürüklemiştir.
Hayâtı her gün açık alanda ve yemek için avlanmakla geçen ve metrelerce hattâ kilometrelerce yol yürüyen ve tabîî gıdâ ve temiz hava ve suyla haşır neşir olan eski insanların bağışıklıkları güçlü olmakla birlikte yine de mikrobik hastalıklara yenik düştükleri için kısa ömürlü olurlardı.
TAPINMALARDA MÜZİK VE DANS (RİTM)
Bidâyette tapınmalar bol hareketli (danslı) heyecânı yüksek bir tempoda olurdu. İçi oyulmuş ağaç kütükleri ritm-saz olarak kullanılır ve bunların ritmiyle senkronize danslarla insanlar kendilerinden geçene kadar hareket........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Rachel Marsden
Daniel Orenstein
John Nosta