Suriye’deki Dürziler ve İsrail’in savaş planı
Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi hseyhanlioglu@gmail.com Siyonistler, Suriye’de koridor kurmak için Dürzileri, mankurt olarak kullanmak istemektedir. İsrail, sınır kapılarını açarak, Dürzi olduğu iddia edilen silahlı kişileri hükûmet güçlerine karşı savaşmaya göndermiştir. “İstinat duvarımız” olan Suriye’de Türkiye’ye karşı büyük bir meydan okumanın ayak seslerini işitmekteyiz. İsrail, Filistin’den sonra sistematik olarak Dürzi toplumunu kendine tampon yapmak için aralıksız olarak Suriye ve Lübnan’a saldırmakta ve sosyal mozaikleri parçalamaktadır. Suriye, Türkiye için beka problemidir; mutlaka korunmalıdır. “Bereketli Hilal Bölgesi”ndeki (İngiltere’nin tabirine göre Orta Doğu) milletler son bir asır ile Moğol ve Haçlı devri hariç tutulursa, İslam hâkimiyeti döneminde en az bin yıl boyunca “bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeşçe” bir arada yaşamıştır. Örneğin, Diyarbakır’ın Osmanlı hâkimiyetine girmesinden hemen önce (1517) bütün Osmanlı coğrafyasında 19 farklı din, etnik ve mezhebe mensup millet mevcuttur. Bu devirde sadece Diyarbakır’da 13 farklı din, dil ve mezhebe mensup millet yaşamaktadır ki, 1376 tarihinde Orta Doğu’nun en büyük Ermeni Kilisesi olan Katolik Surp Giragos Kilisesi burada inşa edilmiştir. Benzeri durum Kurtuba’dan Bursa’ya kadar bugün bile canlı olan Yahudi mahallelerinde görülebilmektedir. Osmanlı Devleti hâkimiyeti döneminde (1517-1917), Kafkaslar ve Balkanlar dâhil olarak Pax-Ottoman yani “Osmanlı Barışı” olarak adlandırılmıştır. Ancak Osmanlının gidişinden itibaren, Siyonistler hariç, ‘Bereketli Hilal’deki bütün toplumların damları çökmüş, mabetleri yıkılmış ve cemiyet mozaikleri kırılmıştır.
SURİYE: KÜÇÜK ORTA DOĞU
Suriye, bir anlamda küçük bir Orta Doğu’dur. Her yerleşim yerinde her din ve etnik yapıdan insanlar rahatlıkla bulunabilir. Batı’sında Nusayriler, ortasında Türkmenler, güneyinde Dürziler ve kuzeyinde Kürtler… Bu tablo Halep ve Şam’ın asırlık mezarlıklarında ve mahallelerinde de rahatlıkla görülebilmektedir. Ancak Batı’nın ikinci Haçlı-Siyonist ileri karakolu olarak kuruluşundan itibaren İsrail (1948), Filistin’den sonra 8 Mart 2024 tarihinden beri sistematik olarak Dürzi toplumunu kendine tampon yapmak için aralıksız olarak Suriye ve Lübnan’a saldırmaktadır. Böylece sosyal mozaikleri parçalamaktadır. Sadece son bir haftada, Şam yönetimi ile Dürziler arasındaki çatışmalarda 100’e yakın kişi öldü ve İsrail, aylardır yaptığı gibi Şam’ı başkanlık sarayından duyulacak kadar ağır bir şekilde bombaladı. Aynı şekilde Türkiye’nin yerleşmeyi düşündüğü üsleri ve T4 üssünü de bombaladı. Tıpkı Suriye’nin Gazze’si olan Tartus ve Lazkiye’deki Nusayri kışkırtmaları gibi 8 Aralık’tan bu yana Suriye’nin güneyindeki Süveyda merkezli Dürziler, Şam’a karşı ayaklandırılmaktadır. 30 Nisan akşamı çatışmaların yaşandığı Şam’daki Eşrefiyat ve Sahnaya mahallelerini bombalayan İsrail, sınır kapılarını açarak, Dürzi olduğu iddia edilen silahlı kişileri, hükûmet güçlerine karşı savaşmaya göndermiştir. Sonraki günlerde de çatışmalar devam etmiştir. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre çatışmalarda güvenlik görevlerinin yanında silahlı Dürziler hayatını kaybetmiştir. Bu olaylara karşı olarak Suriye Baş Müftüsü Şeyh Usame El Rıfai “Suriyelilerin her damla kanının değerli olduğunu ve israf edilmemesi gerektiğini” söyledi. El Rıfai ayrıca “Herkes aklına, yüreğine, vicdanına dönmeli, intikam ve misilleme çağrılarından uzak durmalı, adaletin yerini bulmasına izin vermeli, böylece ruhlar huzura kavuşacaktır” diye konuştu. Olayları yakından takip eden Türkiye Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, X’teki paylaşımında şiddet olaylarının diyalog ve........
© Türkiye
