menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Osmanlı akıncıları ve Prizrenli Sûzî Çelebi

29 12
03.08.2025

Numan Aydoğan Ünal turkdunyasi@hotmail.com Osmanlı edebiyatında ordunun savaşlarını nesir ve şiir şeklinde anlatan “gazavatnâme” denilen eserler çok kıymetlidir. Prizrenli Sûzi ise hem savaşlara iştirak etti hem de Gazi Ali Bey’in seferlerinin gazavatnâmesini yazdı. Bu gazavatnâme, 15 bin beyitten ibaret olup mesnevi tarzında bir şaheserdir. Sûzi Çelebi, akınları ve akıncıları öyle şairâne tasvir eder ki, âdeta dalgalanan renk renk sancaklar, at kişnemeleri, nal sesleri ve kılıç şakırtıları ile Tuna’nın karşısına gelirsiniz. Osmanlı tarihinde Tuna Nehri’nin çok mühim bir yeri vardır. Osmanlı Devleti’nin 14. ve 15. asırlarda Avrupa’da yaptığı baş döndürücü fetihlerde “akıncı” diye anılan askerî sınıfın çok önemli bir rolü vardır. Bugünün komando sınıfına karşılık gelen akıncıların, düşmanın iktisadi gücünü ve manevi yapısını altüst ederek savaşın kazanılmasında çok mühim hizmetleri olurdu. Fatih Sultan Mehmed Han, son yıllarında 25 kadar devletle tek başına girdiği birçok harbi, bu akıncı ordusu sayesinde kazandı. Akıncıların hepsi, Türklerden seçilirdi ve akıncılık babadan oğula geçerdi. Akıncıların silahları; pala, mızrak, kılıç, kalkan ve kısa yuvarlak ağaç topuzdu. Akın zamanında bir ata binerler, yedeklerine de birkaç at alırlardı. Akın sırasında bu atlara değişe değişe binerlerdi; dönüşte ganimet ve esirleri bu atlarla getirirlerdi. Akıncılar, toplu olarak bir yerde bulunmazlardı. Rumeli’nin muhtelif yerlerinde ocak ocak (grup grup) hizmete hazır hâlde beklerlerdi. Ocaklar, komutanlarının ismi ile anılırdı; Mihali akıncıları, Malkoç akıncıları, Evrenosoğulları akıncıları gibi… Osmanlı akıncı komutanlarının en meşhuru, Mihaloğlu Gazi Ali Bey olup hayatı boyunca akınlarla Tuna’yı 330 defa geçmiştir.

TÜRK TARİHİNİN EN BÜYÜK AKINI

1479 yazında yapılan akın, Türk tarihinin en büyük akın hareketlerinden biridir. Bu akın, tam kadro 43 bin akıncı ile yapıldı. Venedik tarafında serbest kalan Osmanlı, artık bütün gücüyle Macaristan ve Almanya'ya yükleniyordu. Türklerin “Erdel” dedikleri Transilvanya'daki altın ve gümüş madenlerinin tahribini hedef alan bu akında, kuzeye doğru yol alındıkça birçok kola ayrılan akıncıların başında tam 12 sancak beyi yani “akıncı tümgenerali” bulunuyordu. Başlıcaları, Mihaloğlu Ali Paşa, Mihaloğlu İskender Bey, Malkoçoğlu Balı Bey, İsa Bey ve Hasan Bey idi. Bu beyler, meselâ Ali Paşa, Macarca ve Romence dâhil birkaç Avrupa dilini, Türkçe derecesinde konuşuyorlardı. Bu akında, bütün Transilvanya’ya girildi. Almanya ve Macaristan’ın nefesini kesen ve savaşın Türklerce kazanılmasını sağlayan bu akın, Osmanlılar için de zâyiatlı oldu. 43 bin akıncının 20 bini Büyük Macar Ovası'nın zümrüt rengindeki topraklarında şehit oldu. (Yılmaz Öztuna)

BURSA’YA BENZEYEN PRİZREN

Prizren, günümüzde Kosova devleti sınırları içinde; tarihî camileri, medreseleri, hanları, hamamları ve tabii güzellikleri ile Bursa’ya çok benzeyen Balkanlar’daki bir Osmanlı şehridir. Ayrıca şairleri ile de meşhurdur. Âşık Çelebi, “Meşâirüş Şuara” isimli tezkiresinde “Prizren’de her erkek çocuk, diviti belinde dünyaya gelir” diyor. Yani bu şehrin çocukları, analarından hep şair olarak doğarlar demektir. Osmanlı Devleti’nin gelişme ve ilerleme döneminin en meşhur hükümdarı Fatih Sultan Mehmet Han kumandası altında bulunan Osmanlı ordusu, ilkin İşkodra’yı, müteakiben de Prizren’i 21 Haziran 1455 tarihinde fethetmiştir. Fakat o yıldan önce de Gazi Evrenos Bey komutasındaki akıncıların seferleri neticesinde uzun zaman aralıklarla olsa bile, birkaç defa el değiştirmiş bulunan Prizren’in Türk karakteri şekillenmeye başlamıştır. Akıncı kuvvetlerin şehri ele geçirmeleri esnasında, İslâm dinini kabul edenlerin yanı sıra, akıncılarla birlikte Prizren’e yerleşen Osmanlıların da bu şekillenmede mühim rolleri........

© Türkiye