menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mimar gözü ile Türkistan’ın şaheserleri

13 8
12.01.2025

Numan Aydoğan Ünal-İhlas Vakfı Türk Dünyası Koordinatörü Sovyetler dağıldıktan sonra Türkiye, yeni Türk cumhuriyetleri ile çok iyi münasebetler geliştirdi. Artık Türk cumhuriyetlerine gidip gelmek çok kolay. Ele geçen bu tarihî fırsat iyi değerlendirilmeli. Üniversitelerimizin edebiyat, tarih ve ilahiyat fakülteleri Türkistan’da yetişen büyük İslam âlimi, evliya ve şairlerinin hayatlarını, eserlerini; Mimarlık fakülteleri de muhteşem mimari eserlerini öğrencilere okutmalı “Orta Asya’da gördüğümüz eserler genel olarak çok süslü, çok gösterişliydi. Bildiğimiz binalardan o kadar farklılar ki şaşkınlığa uğradığımızı itiraf etmeliyiz. Şaheserler gördük, ama kıskanmadık… Çünkü bunları yapanlar da Türk’tü…” Dr. Baymirza Hayıt diyor ki: “Türk gençliği Türkistan’ı tanırsa, Türkiye de Türkistan da kurtulur.” Türkistan’ın muhteşem Türk-İslam mimari eserlerini, cumhuriyet devrinde ilk defa giderek yerinde araştıran iki idealist kişi; Dr. Emel Esin ve Prof. Dr. Gözde Ramazanoğlu oldu. Sanat tarihçisi Dr. Esin, 1955 yılında, Sovyetler zamanında, Moskova Büyükelçisi olan kocası Seyfullah Esin’le binbir müşkülatla vize alarak Türkistan’a gitti. Araştırmalarını “Türkistan Seyahatnamesi” ismi ile kitaplaştırdı. 41 yıl sonra da Sovyetlerin dağılmasıyla, 1996 yılında Yüksek Mimar Prof. Dr. Gözde Ramazanoğlu (anne ve babası ile) Türkistan’a giderek çok zor sosyal ve iklim şartlarında Türk-İslam mimari eserlerini inceledi. Çalışmalarını “Orta Asya Türk Mimarisi” ismi ile kitaplaştırdı. Bu iki araştırma âdeta birbirini tamamlar mahiyettedir. Sovyetler zamanında tarihî eserlerin fotoğrafının çekilmesine müsaade edilmediğinden Dr. Emel Esin binaların resimlerini kara kalemle yaptı. Prof. Dr. Gözde Ramazanoğlu ise bütün eserlerin fotoğraflarını çekti. Dr. Emel Esin çalışmalarında mimari eserlerin daha çok tarihî ve edebî yönlerine önem verdi, binalardaki bütün İslamî hatları okudu. Prof. Dr. Gözde Ramazanoğlu ise eserlerin mimari, inşâî ve teknik özelliklerini detaylı olarak anlattı.

BÜYÜK HAYRANLIK DUYDU!..

Prof. Dr. Gözde Ramazanoğlu bir mimar gözü ve tarih şuuru ile Türkistan’ın mimarî eserlerine hayranlığını şöyle dile getiriyor: “Orta Asya’da gördüğümüz eserler genel olarak çok süslü, çok gösterişliydi. Bildiğimiz binalardan o kadar farklılar ki şaşkınlığa uğradığımızı itiraf etmeliyiz. Şaheserler gördük, ama kıskanmadık… Çünkü bunları yapanlar da Türk’tü… Çünkü bizlerdendi… Eserleri gördükçe hayretler içerisinde kaldık. Mimarlık Fakültesi’nde, Sanat Tarihinde görmediğimiz, öğrenmediğimiz tablolarla karşılaştık. Sanat tarihi, mimarlık tarihi, Türk sanat tarihinde de görmemiştik. Çünkü buraları kapalı bir kutu idi, rejim müsaade etmezdi. Sebep de bu olsa gerek. Artık tetkik edileceğinden eminiz. Çini sanatının ne derecelere yükseldiğini; taşın olmadığı bu bölgede nasıl işlendiğini gördük. Mimarideki eleman oluşuna şahit olduk. Mermer ve taş yokluğunda sütunları yarım sütun şeklinde çini ile kaplanmış, ahşap misali oyulmuş şekli ve süsü ile tezyin olunmuş eserler gördük. Bunlar ince ve gelişmiş zevkin sanatta işlenmiş ışıklarıdır. Prof. Dr. Ramazanoğlu, Türkistan’da müspet ilimlerin de çok gelişmiş olduğunu şöyle ifade ediyor: “Bir Uluğ Bey çıkıyor (Bizler nedense Uluğ Bey’i bilmeyiz de Kopernik’i biliriz.) yılın 365 gün 6 saat 10 dakika 8 saniye olduğunu hesap ediyor. (Bugün 365 gün 6 saat 9 dakika 9,6 saniye olarak hesaplanıyor.) O devirde bunu ağzına alan ateşte yakılıyordu.”

SOVYETLER........

© Türkiye