menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kadının beyanıyla erkeklere tedbir, hukuki mi?

12 1
03.03.2024

Prof. Dr. Hasan Fehim Üçışık
İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi 6284 Sayılı Kanun, koruyucu tedbir kararının, ilgilinin talebi üzerine ve şiddet uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaksızın verilmesini öngörüyor. Böylece, koruma tedbirlerinin alınması için bir kadının, şiddete uğradığına dair beyanda bulunması yeterli sayılıyor. Bu düzenleme, bizce hukukun temel esaslarına aykırıdır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine göre bir suç işlemekten sanık herkes, savunması için kendisine gerekli bütün tertibatın sağlanmış bulunduğu açık bir yargılanma ile kanunen suçlu olduğu tespit edilmedikçe masum sayılır. “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun”da ailenin korunmasına dair düzenleme yok! Türkiye’de kadına şiddet konusu son yıllarda hukuki tartışmaların aktüel başlıklarından biridir. Yıllardır bu hususta hukuki düzenlemeler yapılmakta, son çeyrek asır çıkarılan kanunlar ise bazı problemlere yol açmaktadır. 1979 yılında, Kadına Karşı Her Türlü Şiddetin Ortadan Kaldırılmasına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi imzalanmıştır. Türkiye’nin 1986 yılında katıldığı, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW), taraf devletleri, kadınlara karşı ayrımcılığın her biçimini yasaklayan mevzuat düzenlemeleri yapmak ve diğer tedbirleri almakla yükümlü kılmakta, uygulamadaki gelişmeleri incelemek üzere bir Komite kurulmasını ve taraf devletlerin Komite talep ettiğinde ve 4 yılda bir, aldıkları yasal, yargısal, idari ve diğer tedbirleri ve gelişmeleri içeren bir rapor vermelerini öngörmektedir. Türkiye, bu sözleşmeye katıldıktan sonra, 1998 yılında, 4320 sayılı, Ailenin Korunmasına Dair Kanunu çıkarmıştır. Eski Ailenin Korunmasına Dair Kanuna göre, “eşlerden birinin” aile içi şiddete maruz kaldığını, kendisinin veya Cumhuriyet Başsavcılığının bildirmesi üzerine Aile Mahkemesi Hâkimi, “meselenin mahiyetini göz önünde bulundurarak” kanunda sayılan veya uygun göreceği benzer tedbirlerden bir veya bir kaçına “karar verebilir”. Cumhuriyet Başsavcılığı kararın uygulanmasını genel kolluk kuvvetleri aracılığıyla izler, koruma kararına uyulmaması hâlinde genel kollukça, şikâyet dilekçesi gerekmeksizin soruşturma yapılıp evrak Başsavcılığa intikal ettirilir. Başsavcılık, koruma kararına uymayan eş hakkında Sulh Ceza Mahkemesinde kamu davası açar; fiil başka bir suç oluştursa bile, koruma kararına aykırı davranan eş hakkında ayrıca 3 aydan 6 aya kadar hapis cezasına hükmedilir. İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NE GETİRMİŞTİ? 2011 yılında İstanbul’da, Kadınlara Yönelik Şiddet Ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi imzalanmıştır. Türkiye, başlangıcından itibaren uyguladığı bu sözleşmeden 2021 yılında çekilmiştir. İstanbul Sözleşmesine göre, “kadınlar ile erkekler için alışılagelmiş rollerin bulunduğu düşüncesine dayanan ön yargılar, örf ve âdetleri ile her türlü farklı uygulamaları ortadan kaldırmak amacıyla” kadınlara ve erkeklere ilişkin sosyal ve kültürel davranış modellerinin değişimi, kültür, örf ve âdet, din veya sözde namusun şiddet eylemi için mazeret oluşturmaması sağlanır. Kadın erkek eşitliği, kalıplaşmamış, “toplumsal cinsiyet rolleri”, kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişisel bütünlük hakkı gibi konular, her eğitim kademesinde müfredata eklenir. Alınacak tedbirler, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti, “toplumsal cinsiyet temelinde” anlamaya dayanır, şiddet mağduru kadınların güçlenmesi ve ekonomik bağımsızlığını hedefler ve hizmetlerin sunulması, mağdurun şikâyette bulunmasına bağlı olmaz. Zorla gerçekleştirilen evlilikler, mağdura aşırı mali yük olmaksızın, sonlandırılır. Tecavüz ve diğer cinsel şiddet hâllerine ilişkin ceza hükümleri, eski veya şu anki eşlere veya partnerlere karşı işlenen eylemlere de uygulanır. Şiddet eylemlerine ilişkin cezai işlemlerde, kültür, gelenek, din, görenek veya sözde namus ve mağdurun kültürel, dinî, sosyal veya geleneksel olarak kabul gören uygun davranış normlarını veya törelerini ihlal ettiği iddiaları bu eylemlerin gerekçesi olarak kabul edilmez. Davada, mağdurun cinsel geçmiş ve davranışlarına ilişkin kanıtlar, yalnızca konuyla ilgili ve gerekli olduğunda ileri sürülebilir. Şiddetle ilgili olarak, ara buluculuk ve uzlaştırma gibi uyuşmazlık çözüm süreçleri uygulanamaz. 6284 SAYILI KANUNUN İÇERİĞİ 2011 yılında İstanbul Sözleşmesinin yürürlüğe girmesinden sonra, 2012 yılında 4320 sayılı, Ailenin Korunmasına Dair Kanunu kaldıran 6284........

© Türkiye


Get it on Google Play