menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hedefteki adam: Hakan Fidan

55 6
16.08.2025

Ferhat Ünlü Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın istihbarat ve diplomasi perspektifi birkaç cümleyle şöyle özetlenebilir: “Batı’ya Türkiye’den, periferisindeki Orta Doğu’dan ve giderek Orta Asya’dan bakabilen; ama sonra dönüp Batı’nın içinden Batı kavramlarına ya da Yahudi/Musevi kavramlarına itiraz edecek okuma ve hayat birikimine erişmiş bir devlet adamı.” Hakan Fidan’ın hedef tahtasına konulması hem yeni değil hem de tek ya da birkaç cepheden gelen atışlarla müşahede ettiğimiz münferit bir şey değil. Başlangıcı 2010, ilk işaret fişeğini çakan da İsrail gazetesi Haaretz... Türkiye’de neredeyse hiç kimse, istihbarat ile diplomasinin Rönesans döneminden beri ‘kuzen’ olduğunu bilmez. Okumaya başladığınız bu metne, bir soru ile girizgâh yapmak belki de en doğrusu. Çünkü metnin ele aldığı ana tema ve onun tarihî yansımaları, öğrendikçe yeni sır kapılarına açılan iki akraba alanla ilgili; yani istihbarat ve diplomasiyle… Size “Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, hatta belki tüm istihbarat mazimizde gizli servisi en uzun süre yöneten kişi kimdir?” diye sorsam aklınıza gelecek ilk üç isimden biri Hakan Fidan olacaktır. Esasında Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti döneminde, dolayısıyla Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında Şükrü Âli Ögel’in iki parça yürüttüğü 15 yıllık müsteşarlık dönemini hariç tutarsak en uzun süre başkanlık yapmış kişi Fidan’dır. Felsefenin yeter sebep ilkelerine göre sırf bu bile başlı başına, hedef hâline gelmesi için kâfidir. Fidan’a saldırıların kökeni, iki yıllık ve 15 yıllık iki ayrı vadeye dayanıyor. Hakan Fidan, 2010’un mayıs ayında Millî İstihbarat Teşkilatı’nın, Haziran 2023’te ise Dışişleri’nin başına geçti. Türkiye’de icra edenler hariç neredeyse kimse, istihbarat ile diplomasinin Rönesans döneminden beri ‘kuzen’ olduğunu ve hatta bu ikisinin bir devlet açısından bıçağın iki yüzü olduğunu bilmez. Sözde bir kent devleti olan ama ticaretle büyüdüğü için sömürgeci bir devlete de dönüşen Venedik’in Rönesans’ta kurduğu diplomasi ağı ve güçlü istihbarat teşkilatı bunun kanıtıdır.

SAVAŞLAR BİLGİ VE ANTİ-BİLGİYLE YAPILIYOR

Bugün -600 yıl öncekinden çok daha zengin ve karmaşık biçimde- savaşlar, bilgi ve aynı zamanda anti-bilgiyle, yani dezenformasyonla yapılıyor. Devletlerarası mücadelelerde istihbarat ve anti-istihbarat ya da istihbarata karşı koyma konuşuluyor. Dolayısıyla apaçık bir istihbari savaş içinde olduğumuz İsrail ile ilgili siyasi muhalefet sınırlarının ötesine geçen bir söylem ve eylem ürettiğiniz zaman, otomatik olarak bilgi savaşının öznesi hâline geliyorsunuz. Ana muhalefet partisi CHP’nin Lideri Özgür Özel’in, özellikle Ekrem İmamoğlu ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik 19 Mart operasyonundan sonra bu yanlış çizgide siyaset yaptığını görüyoruz. Son tartışma şöyle başladı: Kolombiya’nın başkenti Bogoto’da İsrail’e yaptırım için birtakım önlemler alınıp imzaya açılmış, Türkiye bu bildiriye imza atmamış. “Vay sen misin imza atmayan”! Ne bildirisi olduğunu da bilmiyoruz, herkes İsrail’e karşı tüm dünyada kendince iyi niyetle bir şeyler yapıyor.........

© Türkiye