menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Gençler aile kurumuna nasıl bakıyor?

10 1
09.03.2025

Prof. Dr. Burak Gönültaş Günümüz gençleri, modernist ve seküler bir iklimin içinde kalsalar da aile değerlerini önemsiyorlar. Ancak aile yaşantısında manevi değerlerin ve inançların önemi öne çıkmakla birlikte “geleneksel aile modeli”ne katılım biraz düşük durumda. Bu da modernitenin sıklıkla aşağıladığı “gelenek” mefhumuyla ilişkili olabilir. Günümüzde sekülerleşmeyle ilerleyen inanç ve değerlere yüklenen anlamların ve saygının azalması, aile gibi önemli sosyal tutucuların içini boşaltmaktadır. Ebeveynler aile kurma konusunda çocuklarını yalnız bırakmamalı. Genel olarak gençlerin evlilik kurumlarına bakışlarının önceki nesiller gibi olmadığı şeklinde toplumda yaygın bir kanaat ve şikâyet söz konusudur. Bu yazıda da gençlerin aile kurumuna bakışını tahlil etmeye çalışacağız… Mevzuyla alakalı araştırmalar ve gözlemlerimiz çerçevesinde günümüz gençlerinin aileye bakışını şekillendiren önemli bir faktör karşımıza çıkıyor: Modernite kıskacı… Asırlarca süregelmiş, fertleri birbiriyle ve içinde yaşadığı toplumla bir arada tutan bağların temel harcı inançlar ve değerlerdir. Modernite ise hedonist bir varlık olan fert için değerleri ve inançları her zaman bir engel olarak görür; fertlerin kendi benliklerine daha çok yoğunlaşmasını teşvik eder. Bu süreç tabiatıyla mukaddes olarak değer atfedilen başta aile gibi sosyal kurumların anlamının daralmasına yol açmıştır. Hâlbuki değer atfedilen şeyler, bir anda oluşan geçici yapılar değillerdir. Zaman içerisinde, sosyal kalıtım ile devam eder ve toplumun kendine has kültürünü nesillere taşır. Fertlerin münasebetlerine ve kendiliklerine mana kazandıran önemli bir fonksiyona sahiptir. Ferdin hayatı boyunca karşı karşıya kalabileceği birçok boşluğun lehine doldurulmasını sağlarlar.

SEKÜLERLEŞME, HAZ VE KONFOR

Aile kurumunu da kutsallaştıran burasıdır. Aile âdeta bir rehber gibi kişinin toplum içerisinde hem kendisini hem de çevresini şekillendirirken değerlerden ve kutsallardan nasıl faydalanacağını gösterir. İşte körü körüne Batılılaşma ve sekülerleşme, bizi kendi iç ve dış dünyamıza bağlayan anlamları hızla tüketiyor. Ayrıca modernite ferde bir üst konforu sürekli pompalıyor, bunun daha çok haz verici olduğunu süsleyerek sunuyor. Bir üst konforu tecrübe etmenin şöyle bir problemi var: Bu konforu tükettikten sonra bu sefer daha da fazlasını istemekle neticelenen bir süreç başlarken, bir alt konfora inme korkusu ve endişesi de kişiye bulaşıyor. Eğer değer ve inançlar, ferdin sahip olduğu ya da hayal ettiği konforu tehlikeye sokuyorsa, bundan kaçınıyor ve modernitenin baskın doğasına yenik düşüyor.

EKONOMİ UNSURU VE AYARSIZ TÜKETİM

Modernleşen toplumlarda ana sosyal yapı unsuru ekonomidir ve ekonomi zamanla diğer yapı unsurlarını da dönüştürür. Aile, eğitim, meslek, sanat, enformel etkileşme biçimlerimiz vs. gibi... Ekonomi odaklı sosyal bir iklimin temel dinamiği ise tüketimdir. Sınırsız tüketim alışkanlığı, modernitenin topluma enjekte ettiği en büyük sosyal hastalıklarından biridir. Tükettikçe daha çok tüketme isteği doğar, her şeye sahip olmak ister, çirkinleşir ve zamanla beşerî özelliklerini de kaybeder. İnsanlar elbette ki tüketime muhtaç varlıklardır ama bunun belirli bir dozajda olması gerekir ki fert bir başka insanın ya da tabiatın hakkına girmesin. İşte bu dengeyi sağlayan temel faktör, değerler ve inançlardır. Ancak günümüzde sekülerleşmeyle ilerleyen inanç ve değerlere yüklenen anlamların ve saygının azalması, aile gibi önemli sosyal tutucuların içini boşaltmaktadır. Böylece ferdin tüketme hırsının önündeki en büyük önleyici olacak aile kurumunu etkisiz hâle getirmektedir. Sekülerleşme, inancın zayıflaması ile birlikte toplumda kutsal olan pek çok şeyin de yeniden şekillenmesidir.

AİLE MÜESSESESİNE YÖNELİK ALGILAR

Tabii, modernitenin oluşturduğu toplumsal iklimde, aile kurumunu yıpratan birçok gelişme ve problem de ortaya çıkmaya........

© Türkiye