menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Boşanma serbestîsi” aile içi şiddete çözüm olur mu?

8 7
02.02.2025

Av. Cihangir Yıldız
Hukukçu-Sosyolog
cihangir.yildiz@hotmail.com Mevcut Medeni Kanun düzenlemesinde, evlilik iradesi bittiği ve ne eşlere ne de çocuklara bu birlikteliğin hiçbir faydası kalmadığı hâlde organik bağ, kamu otoritesi ile cebren devam ettirilerek, eşler arasındaki çatışma artırılmaktadır. Çatışan tarafların bir arada yaşama mecburiyeti ise tabii olarak karşılıklı şiddeti doğurmaktadır. Bilindiği gibi, 2011'de imzalanan (ve 2014’te yürürlüğe giren) “İstanbul Sözleşmesi” 2021 yılında alınan Cumhurbaşkanı Kararı ile feshedildi. Ancak, o günden bugüne tartışmalar hız kesmeden devam etti. Esasen, “aile içi şiddet” konusu özelinde problemin veya çözümün sadece İstanbul Sözleşmesi’nde aranmasının, meseleyi tam teşhis edememekten kaynaklandığını düşünüyoruz. Bu sözleşmenin bir paratoner gibi tepkileri üzerine çekip hedef şaşırttığını, problemin temel kaynağı olan iç hukuk mevzuatımızdaki bazı hükümlerin gözden kaçırıldığını müşahede ediyoruz. Nitekim, söz konusu sözleşme, ülkemizde yürürlüğe girmekle aile içi şiddet olayları azalmadığı gibi, feshedilmesiyle de herhangi bir düzelme olmadığını hep beraber gördük. Ülkemizde bugüne kadar “İstanbul Sözleşmesi” ve “aile içi şiddet” konularında birçok yayın yapılsa da iç mevzuat cephesindeki problemin ne olduğu ve hangi hükümlerden kaynaklandığı hususlarında somut şekilde teşhis koyan ve uygulanabilir bir çözüm tavsiyesi sunan neredeyse yok gibi. Bu yazımızda, “aile içi şiddetin” kaynağının bizatihi Türk Medeni Kanunu’ndaki bazı düzenlemeler olduğunu, yapılacak küçük değişiklikler ile aile içi şiddetin büyük ölçüde engellenebileceğini ortaya koymaya çalışacağız. TOPLUMU DÖNÜŞTÜREN HUKUK Hukuk, sosyal olguları ve yenilikleri takip edip buna göre zamanla şekillenir. Ancak bazen önden yüklemeli kural konulup toplumu dönüştürme aracı olarak da kullanılabilmektedir. Bu kontekste, Türkiye’de aile içi şiddete dair yaşanan problemlerin, toplumun ihtiyaçlarına ve sosyokültürel yapısına göre kanun yapılmamasından ve/veya hukukun, toplumu dönüştürmek için bir araç olarak kullanılmasından kaynaklandığını düşünüyoruz. Nitekim, Cumhuriyetin ilanından sonra, toplum dinamikleri ve sosyokültürel yapı, esaslı şekilde değişmediği hâlde bir anda (1926 yılında) Mecelle yürürlükten kaldırılıp İsviçre’den Medeni Kanun iktibas edilerek yürürlüğe konuldu. Türk Medeni Kanunu, Kıta Avrupası hukuk sisteminden aynen iktibas edildiği için “aile hukukuna” dair hükümler de Kıta Avrupası hukuk sisteminden alınmış oldu. Yeri gelmişken ifade edelim ki, Kıta Avrupası hukuk sisteminin temeli Roma hukuku (Corpus Juris Civilis) olsa da zaman içerisinde Kilise (Kanon) hukukundan önemli ölçüde etkilenmiştir. Kilise hukukundan anlaşılması gereken ise Katolik hukukudur. Katolik inancında ise boşanmanın yasak olduğu hepimizce malumdur. Bu, şu açıdan önemlidir: Roma hukukunda temel olarak “boşanma serbestîsi” ilkesi geçerliydi. Eşlerden birisinin “evlilik niyetinin........

© Türkiye